Pazar

Ve bir cinayet sahnesi

Kanıtlar cinayetin şu şekilde işlendiğini gösteriyordu:

Katil, bir yaz gününde saat dört civarında otobüs durağında yerini almıştı. Kurbanı olan Gregor Samsa, bu esnada evinin bulunduğu caddeye dönmek için 97T otobüsünün cam lastiklerine doğru ilerlemekteydi. Arka yan camı tercih ederdi. Böylece biraz kestirebilirdi de.

Hava terletecek kadar sıcaktı. Ama katil fazlasıyla çok olan saçlarına rağmen sıcaklamıyordu. Ne de olsa ensesi açıktı. Üstelik duş alıp çıkmıştı. Yarı gürz, yarı kol çantası biçimindeki silahını sıkıca kavramıştı. Otobüsten içeri girdi ve cebinden akbilini çıkardı. Bu yeterli değildi. Belki de hay sikiyim diye düşündü, daha geçen gün doldurmuştu. Bilemeyiz. Tüm otobüsün içinde yankılanan sinir bozucu sesi bastırmak istercesine elindeki bozuklukları muavinin avucuna boşalttı ve her zaman oturduğu yerin boş olmasının sevinciyle yürümeye başladı.

Üç dakika sonra, karşı caddeden, beyaz tişortlu bir çocuk, bugün her zamankinden çok daha fazla geç kalmış olduğu için koşar adımlarla karşıya geçerek otobüse bindi ve tüm olacaklardan habersiz, en arkanın iki önüne oturarak kulaklıklarını taktı.

Otobüs dolmaya başlıyordu. Ve her vakti gelen şeyin gideceği gibi, otobüs de vakti geldiğinde son durağı hedef alarak gitmeye başladı.

O öğleden sonra tedirgin düşlerden uyanan Gregor Samsa, devcileyin bir kızın üstünde buluverdi kendini. Yeşil tişortunun kolunda asılmış duruyor, kafasını biraz yukarı kaldırınca kızın kıvırcık olduğunu inkar ettiği "fazla dalgalı" saçlarını görüyordu.

"Buraya da nasıl geldim böyle?" diye düşündü Gregor Samsa. Hayır! Düş falan değildi. Adını taşıdığı büyük büyük dedesinin başına gelenleri babasından dinledikten sonra, insanlardan olabildiğince uzak durmaya ve saklanmaya çalışıyordu.

Bu sırada, bir yerlerde bütün bu olanları gizlice izleyen biri, Kafka'nın O'na karşı yeterince dürüst olmadığını ve "bir takım şeylerden" bahsetmediğini farketmiş, not defterine "bir takım" önemli notlar alıyordu.

Bir an önce kaçması gerektiğini düşündü Gregor Samsa. Yukarıya doğru yürüyüp saçların derinliklerine ulaşabilirdi. O'nu orada kimse farketmezdi fakat o yollar da yürüyerek aşılmazdı be anam. Aşağı doğru yürümek daha tehlikeliydi. Kız çıplak kolunda hemen hissederdi. "Önce sakin olmalıyım." dedi kendi kendine. Biraz yüksek sesle demiş olacak ki, üzerine bir gölge düştü. Kafasını yukarı kaldırdığında bir çift faşist ve nereden baksan ırkçı denilebilecek göz, bakışlarını Gregor Samsa'nın üzerine dikmişti.

"Hey!" dedi Gregor Samsa, "Bana öyle bakma! Ne var yani, siyah olmam çirkin olduğum anlamına gelmiyor seni insan!" Daha doğrusu, demeye çalıştı. Çünkü çıkan ses tiz bir viyklemeden başka bir şey gibi değildi.

O sırada katil son derece soğuk kanlı olmaya çaba harcıyordu. Etrafında çok fazla insan vardı ve kimseye bir şey belli etmemeliydi. Silahını şimdi kullanamazdı. Çünkü ne uygun bir koşul vardı ne de çok fazla dikkat çekmek istiyordu. Arkasında oturan yaşlı teyzenin, en arka koltuğun yüksek olmasından da faydalanarak, kafasını eğmiş kendisine baktığından neredeyse emindi zaten. Yaşlı kadın, huzursuzluğunu fark etmiş olmalıydı. Bu işi sessizce, eliyle halletmeliydi.

Gregor Samsa ne olduğunu anlamadan bir şey onu savurdu. Beyaz bir zemin üzerinde, bir zırh gibi sert olan sırtının üzerinde yatıyor, başını biraz kaldırınca yay biçiminde katı bölmelere ayrılıp bir kümbet yapmış kahverengi karnını görüyordu. Vücudunun kalan bölümüne oranla acınacak kadar cılız bir sürü bacakçık, ne yapacaklarını şaşırmış, gözlerinin önünde aralıksız çakıp sönüyordu. Genç ya, savrulmanın verdiği şaşkınlığı üzerinden atınca doğruluverdi hemencecik. Kız onu farketmişti. Olabildiğince çabuk davranıp saklanmalıydı. Kaçamazdı ama saklanabilirdi. Saklanmak, evet.. Kamuflaj! İyi fikirdi. Gördüğü ilk siyah yere var gücüyle tırmanmaya başladı.

Kızın arkasındaki koltuktan bütün olanları seyreden ve içine kapanık bir vatandaş olan yaşlı teyze bunların olmasına neden izin verdi? İnsan doğasının muammalarını çözün bakalım! Öylece bakmaya devam etti ve kafasını salladı.

Şarkının en sevdiği bölümünde mp3'ünün şarjı biten beyaz tişortlu çocuk sıkı bir sövdü içinden. Zaten hata edip sol tarafa oturmuştu. Bu saatte güneş, otobüsün hep sol tarafına gelirdi. Sıcaktı, hepten terleyecekti. Baksana, şimdiden ensesi kaşınmaya başlamıştı bile.

"Çok az kaldı!" dedi Gregor Samsa, "Saç köklerine ulaşmama çok az kaldı!"

Katilin planı tıkır tıkır işliyordu. Çok az kalmıştı, hissediyordu.

"Beyaz giymese miydim acaba, terleyeceğim, kötü görünecek şimdi." diye düşünen çocuk, ense kökünün aniden kaşınmasıyla boynunu ve saçlarını silkelemeye başladı. Sonra bir anda sakinleşip etrafa, kendisine bakan birinin olup olmadığını kontrol etti. Bir kaç kişi dışında fark eden olmamıştı. Utanmıştı birazcık ama ne yapsın, huylanmıştı. Of keşke güneşin dibine oturmasaydı.

Gregor Samsa'nın kaderi miydi bu? Bugün başına gelen ikinci savrulma vakasıydı. Kahretsin, yakalanacaktı. Kızdan saklanayım derken diğer insanların dikkatini çekmemeliydi. Ne güzel, tam da saçlara ulaşmıştı. Ama bir dakika! Düştüğü yer siyahtı. Galiba şansı dönüyordu. Şimdi tek yapması gereken hiç kıpırdamadan beklemek ve insanların dikkatini çekmemeye çalışmaktı.

Ve işte zaman gelmişti. Gregor, koltuğun üst kısmına düşmüş öylece duruyordu. Katilin tek yapması gereken yanındaki ve önündeki insanlar inince silahını almak ve olanca gücüyle böceğin üstüne vurmaktı. Zaten otobüs de son durağa gelmişti.

"Ohh kimse farketmedi. Birazdan herkes inecek ve kurtulacağım." dedi Gregor Samsa. Bugün yorucu bir gün olmuştu. Sadece evine gitmek istiyordu. Karısına ve çocuklarına anlatacağı çok ilginç şeyler yaşamıştı.

Kapılar açıldı. Herkes inmeye başladı. Sadece iki kişinin pek de acelesi yoktu.

Eveeet, dedi katil. "Son üç kişi. Güzel. Hadi sen de in. Ve herkes indi." Yavaşça ayağa kalktı, böceğin olduğu yeri gözüne kestirdi, çantasını kaldırdı ve tüm soğuk kanlılığıyla hedefin olduğu yere vurdu.

"Kıtırt"

Ve işte arda kalan, çantamın üstündeki bir küçük leke şimdi.

4 yorum:

dikkatsiz okur dedi ki...

hahahaha :)
bu gidişle sen tezinde harikalar yaratıcaksın

POSTACI dedi ki...

Beş saat "ay ben bunu yayınlayamam utanırım, hem ne cevap yazıcam ay ay ay" dedim sonra gene her zamanki yönteme başvurdum, açlığınla doy.
=)
ben bi konu belirlemiştim di mi ya? evet, araştırmak lazım hoho

Selamon dedi ki...

Burdan yazarın meteforlar üzerinden son yapılan iett zammını kınadığını çıkartmak güç değil. İyi bir alt metin okuması bize bunu kolaylıkla söylüyor.

POSTACI dedi ki...

Hay yaşa! Değil mi ya? Metrobüslerde de para almıyor artık şoförler. Akbil ya da bilet taşıycaksınız diyorlar. Götüm.