Cumartesi

Bazen mısır patlaklarımı yemek için bir kuş konar

Cuma

Hitler'in bile kız arkadaşı vardı!

Zamanım yok, henüz izlemedim şöyle bir baktım da, filmin ismini, görüntüsünü, Marcus'un inanılmaz sıkıcı oluşunu, o logoyu ve bol Goebbels'li bir dönemden sonra keyif sigarası niyetine bunu izleyecek olma fikrini çok sevdim. Oh Marcus!

Perşembe

Bir sır vereyim

Tez, üç günde yazılabilen bir şey karrşim. Ve bir günüm kaldı, fak!



Bir sır vereyim,
tez, bir günde yazılabilmeli karrşim. Rahat ol.

Pazar

Aney

Bugün anneme dedim ki:


"Anne, şu msn'inde adının yanındaki saçma sapan ifadeleri siler misin, adın kalsın sadece."

"Onlar beni anlatıyor." dedi.

Keçi, top, gök kuşağı, bi tane garip bi kafa, saat, kedi, iki tane msn çocuğu, köpek, doğum günü pastası.
Of!

Pazartesi

Braid

Galiba güzel oyun. Hatta biraz fazla sardı.

Pazar

Çok geç

Birazdan izleyeceğiniz video, dünyanın en yazık vidyosu. Hani, ortada bi zaman sonra felakete yol açacak ve tüm insanlığı etkileyen bir durum söz konusu ama yapılabilecek hiçbir şey yok. Çünkü bunun muhtemelen anası da böyle, e halası da böyle (kız çocuk halaya çekermiş) kızı olursa o da böyle. Ahuaha eşşek gibi gülüyorum ama hakikaten çok yazık.



Sen tut, oğlanın gününü mahvet, iki emeği de boşa çıkar sonra da ağla. Çocuk diyerek hafifletmiyorum, insan yavrusu sonuçta. Ahaha salakömer!

Abisi











Ya uzunca bir süre Cem Yılmaz'ın abisinin Taner Birsel olduğunu düşünmem ve soyadları hiç sorgulamamış olmam? Ve kendime savunmamı "hiç olmazsa karıştırmıyorum." diyerek yapmam? Nasıl yani, hiç mi akrabalık yok?
O değil de, şu konuda baş kahramanımızın Cem Yılmaz'ın abisi(!) olması hoş. Noho salakben.

Cumartesi

Ağrı kesici çok çılgın bir şey

Düşünsenize aynı mantığı geliştirerek yapılabilecekleri. Şok acayip! Vücudun propagandası gibi. The Big Lie gibi. Olmadı, Big Brother gibi. Olmadı, tabi.

Pazartesi

Aşk mektubu

Bir şeyler var sizde, hayvanlık uyandıran. Paranoyak olduğunuz kadar yakışıklısınız da. Güçlü. Üstelik zeki. Baldıran zehiri gibi. Yanınızda ancak evimdeyken yalnız hissettiğim kadar yalnız hissediyorum kendimi.
Hûlul ettiniz kalbimde. Siz başlı başına epifanik bir olaysınız. O kadar anlam yüklüsünüz ki, her an patlayabilirsiniz. Kutumu açmak istiyorum. Ve inanın, bu sefer kırmızı çıkacağını çocuklarımızın adı kadar iyi biliyorum.
Siz hiç katharsis oldunuz mu hayatınızda? Nereye döndü bahtınız? Peripetiniz nerede sizin?
Ne dersiniz, senkron etsek birbirimizi? Tek bir yastıkta esriyerek uyuyup, esriyerek uyansak. Çağ atlasak birlikte perde perde? Oyunu yarıladık sayılır. Bari kalan perdelerde eşlik etsek birbirimize? Siz askere gitseniz, ben beklesem. Sonra eve iş getirip tatlı tatlı didişsek. Kucağımda torunlar için bir yumak yün, yaşlansak birlikte sallanan sandalyelerimizde. Sonra siz gitseniz. Önce küssem. Sonra yine dayanamayıp yanınıza gelsem.
Sirayet ettiniz beynime. Manadan gebericem. Katatonime doğru yürüyorum, galiba aşkınızdan ölücem. Geriye bir ihtimal daha var, o da olur mu dersiniz? En derin kaygılarımla.


Sizi hep en çok sevecek
Mutlu Ceren

Çarşamba

Jüri

11-4,35=FAK!

Salı

Sonrası iyilik sağlık

Sonra..
Sonra bütün kasları bir anda gevşedi. "Hayır!" dedim. "Ölme ölme ölme.."
Sımsıkı tuttum gidemesin diye. Dudaklarımı kulağına iyice yaklaştırırsam duyurabilirim sandım. "Sakın!" dedim. "Uyan hadi. Ölme ölme.."
Yeteri kadar ısrar edersem ikna ederim sandım.
Sonra sustum. Biraz dinledim.
Ses yok.
Bıraktım. Biraz da uzaktan baktım. Belki bir detay yakalarım sandım. Filmlerdeki gibi mi oluyordu? Ruhu ne kadar uzaklaşmış olabilirdi ki? Elimi atarsam belki havada yakalayabilirim sandım.
Beklesem gelir miydi? Nasıl bir şey ki ama zaten işte tam da buradaydı. Sonra işte..
Sonra öldü dediler.
Peki.
Üstünü örttüler.
Durup durup örtüyü araladım. Kontrol ettim gözlerini açtı mı, nefes alıyor mu diye. Kontrol etmezsem, gelir de farketmem sandım. Sonra..
Sonra bi çukur kazdılar. İçine sanki ölüymüş gibi fırlattılar. İçim cız etti, benim bile canım yandı. Öyle atılır mı, ölürdü insan!
Sonra toprak attılar üstüne. Bir an ben boğulacağım sandım. Nefes alamazdı ki insan!
Toprak oldu her yer. Vücudu, kafası yavaş yavaş toprak oldu.
Tomtoprak oldu sonra her yer. Kanım dondu. Kızdım. Kazayım, açayım, kurtarayım istedim. Ya dedim ölmemişse? Ya toprağın altındayken gelirse? Sonra..
Sonra gittik işte. Yemek falan yedik. Arkadaşlarla bir şeyler içtik. Öyle. Sonra..
Sonra bişey olmadı.

Cumartesi

Benimki de dert mi?

Sonsuza kadar -ya da yaşadığımız süre boyunca dersek daha mantıklı olur- ötemizde berimizde olacağını -kalacağını- düşündüğümüz şeylerin(!) -ya da hadi bu düşüncenin kendisinin diyelim- ne kadar yıpratıcı ve zararlı olduğunu daha önce deneyimleyip onayladık. Çok da trajik bir sonla noktalanmadı ama tsunami etkisi yaratmadığını söylemek gerçekten gülünç olur.

Hayat, evren ve her şey hakkındaki o soru değildi belki ama en az Clay Matematik Enstitüsü'nün, başına 1 milyon dolar verdiği o yedi bilinemeyen matematik sorusu kadar kazık ve ömür törpüleyiciydi. Üstelik matematiğim hiç iyi değildi ve diğer sorunun cevabı 42 idi.

Askerde sürekli koşarmışsın ki yürümekten yorulmayasın. O geçen zaman boyunca metaforlarda saadet aramak adına sürekli koştum. Şımarıklık edip zırlamadım mı? En alâsını yaptım. Hiç durmadan koşayım da çatlayarak öleyim demedim mi? E aklımdan geçmedi değil. Sonra zaten anlıyorsun ki o yol gidilecek aga! Ha koşmuşsun, ha salınada salınada gel haydi yavrum...

-Arabası olanlar orospu çocuğu. Gerçi eninde sonunda patlayacak o lastik, her neyse.-

Ne diyordum, tam da şu anda, ayakta dururken ayağımı burkmuşum gibi dalga geçiyorum kendimle. E yuh diyorum, ayıp. Koşamayacak gibi değil de, üfürüyor alttan alttan sızısı. Asıl olay hiç beklemediğim anda olması. İnsan dururken burkar mı ayağını? Durunca hiçbir şey olmazmış gibiydi sanki.

"Durmak mühim! Durmak önemli!"

Şimdi bir de her boka yazıyorum da, bunun hakkında neden yazmayacakmışım diyorum. Yani bir yerde neden utanayım ki böyle hissetmekten? O her gece yatmadan önce üstünü örtmek için yatağımdan kalkıp, sonra hatırlayıp koridorun yarısından dönmek.. Uyandırmamak için sessizce hareket edip sonra yine hatırlamak.. On sekiz senedir artık alışkanlık haline gelmiş cümlelerin dilinin ucuna gelmesi ve sonra hatırlayıp ağzını sıkı sıkı yummak.. Onun da sevdiği yiyeceklerden yerken bir parça ayırıp sonra hatırlamak..

Kocaaaa bir alışkanlığımı kaybettim ve seninki de dert mi denilen insanlar gibi utanıyorum. Hem söyleyen gibi, hem de söylenen.

Çarşamba

O kadar yaşayıp da ölünür mü! Azıcık daha?

Hani bu çok saçma aslında. Buna üzülüyor olmak çok şımarıkça. Kiminize karşı çok ayıp.

Da on yedi sene az değil. Yapacak bir şey yok, eşşek gibi üzülüyorum.

Cumartesi

Ku

Teklifinizi en uygun zamanda değerlendireceğim.

Oluyor

Demek istediğim, cümlelere takılmamak gerektiği. İnsan değişen bir şey en nihayetinde. Götü kurtarmak için kurduğum, anlık milyonlarca cümlem olmuştur. Ya da o an gerçekten öyle hissettiğim için söylediğim ama sabahına bunu söylediğim için kahretsin bile demediğim. Ya da hissettiğim şeyi söylemeyi yediremediğimden mi bilmiyorum, -etik tepik oyunları da olabilir.- kafamdan geçenin tam tersi ya da saçma sapan hali olarak çıkan cümleler.

Hisse tercüman olan her cümle güvenilmez. İyi ya da kötü.

Önem verdiğim noktada o yüzden onlarca kez düşünerek konuşuyorum. Beynimin yetebildiği her hamleyi hesaplamaya çalışmam samimiyetsiz ve yavaş gelebilir fakat önem verdiğim şey karşımdakiyse bunu yapma zorunluluğu da hissediyorum.
Bir de cümleye takılmayacaksak neye tutunacağız meselesi var ki, ne bileyim ben oğlum.O duygu yoğunluğunu en düşük seviyeye ayarlayınca fazla rahatsız etmiyor, bunu söyleyebilirim.Yani benim mekanizma böyle işliyor.
Şunların hepsinin ana teması korku. Olabilecek şeyden korkmak. Karşındakinden korkmak. Entel tabirle, yarattığın şeyden korkmak. Dönüştüğün şeyden korkmak. Hissettiğin şeyden korkmak. İçindeki -her ne hakkındaysa- potansiyelden korkmak.
"Cümlelere takılma." da savunma mekanizmasıymış. Pişman olmamak ya da en genelinden, üzülmemek için konulan set. İyiymiş. Yapılabiliyorsa, olabildiğine mantıklı. Faydalı en azından. Yes.

Nesi var?

İçeride biri var. Komplo teorileriyle iştigal abes bir mesleği var. Yasar, yürütür, yargılar.

Tutar başının siyatik ağrıları, doğmamış karısına mektuplar yazar. Üzülünce solar, sinirlenince mavi ızdırap ateşiyle yakar.
İş üstündeymiş. Elinde fotoğraf makinesi, içinde deli gibi ipucu var. Fırsatını buldukça karşısına çıkıyor.
Saat tıkır tıkır işliyor.

Perşembe

Wireless

Bana hariç not: İyi yalan söyleyemiyorsan saklamaya çalışma ki anlamayayım.



Genelleme içermez

Pazar

My dear Ruhiye

Gün içinde yaşanan sıcaklık farkından olacak ki, sabah güneşlenirken gece tipiye yakalanan bünyem, senelik hasta olma kotasını doldurduğu için hasta olmak yerine pastörize olmaya başladı. Halet-i ruhiyemin üç günlük ömrü var. Şu an peynir gibi maşallah.

Sıradaki!

Perşembe

E var

Ve bir de diyor ki: "Misal (gençosman) öfkeden elektrik üretilebilse, senatodan beş adam toplasam tüm dünyanın lambasını açık bırakıp gidebiliriz. Alternatifse alternatif. Ahmedinejad'a rakibiz."

Düşünülecektir.

Woolgathering yazınca bulurum.

Ve olmazsa olmazlardan kendime not: dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur amına koduğum dur.

Pazar

Aşık oluyorum sandım meğerse annem mısır patlatmış. Dişimin arasına kaçtı, tatlı tatlı aciyi.

Bir yere kadar nostalji hoş görülebilir de, o eskiye özlem kadar gereksiz bir duygu yok. bi profeşınıl in yor layf.

Cuma

Yeğaani

İkisi kurtarır gibi.

Pazartesi

Sesini siktimin Koyu Bilal'i

Bilirkişi bilir, bunun komik de bir anısı vardır. Unutmuşum gitmiş. Vayanasını! Ama hâlâ bir şey kuşuna benziyor da bulamadım.

Cumartesi

Daa hop koydum

Uyuyamayınca sinirleniyorum

Belki televizyon karşısında uyuyakalırım diye ümit edip, o kanaldan bu kanala dolaşınca,

"Hayat Sevince Güzel" filmindeki Ayşecik'in tam iki yüzlü yalancı bir şırfıntı; Michael Moore'un dolandırıcı; ilkokul 4'ten üniversite 4'e kadar Teoman'ı seksi bulan biz kızların ne yazık ki hâlâ gerizekalı; dünyada ne kadar siksok fikir varsa ve bu projeye dökülüyorsa %99.9'unun tutuyor
olduğu gerçeğine şahit olabiliriz.

Flash tv hep güzel.

Her cümerçesi

Esvermeksizin,hislerimetarumarolduğunuZiçin. Sırf kelime olarak da olsa herkesin bildiği o çerçevede duran meşhur ikili -hani birinin olmadığını iddia ettiğiniz fakat aslında kendince hep orda olmuş olan-. Lağn!

Niz lafın gelişi. Gidişata puan verelim. Lütfen.
Tek kişi uzatır mısınız?

Cuma

Hohoy ben buna gülerim

Burdan muhataplarına reveransımı yapar, selam ederim. Bir hayli de gülerim.

Çarşamba

Gelselerdi

Fikrim geldi. Almışlar. Möff!

Pazar

Misal .....

Şimdi Reklamlar:

Nını nının nın nın aşkı hisseeet nını nının Joy Tüüürk.

Joy Türk beni de Venedik'e götürse.


Cumartesi

Huyalla huy

Agathon'un dediği gibi: "Ola ki, biri kalkıp olası olmayan şeylerin, çoğu kez insanların başına gelmesi olasıdır, diyebilir."


Çünkü olası olmayan şeyler meydana gelir, bu yüzden de olası olmayan şeylerin olması olasıdır. Eğer bu doğruysa, 'olası olmayan şeyin olası olduğu' ileri sürülebilir. Ama bu saltık olarak doğru değildir.

Ama bir güç var

"Duruyorum."

Çok şeye cevabım bu benim. Hani tepki de bir cevapsa.. Geri kalan ise: "Dur Ceren! Dur Ceren! Dur Ceren!"
Olduramadım tam.

" 'Anlatıcı etkisi mühim.' 'Durmak önemli.' 'Riske gireceksin aga!' 'Elli elli.' 'Olmadı mı da olmaz.' 'Dene.' 'Paranoyaksın unutma; basirete bağlanma.' "
Durmak mühim.

Oda sıcaklığı yetmediğinde(!) derin dondurucu şart

Şimdi bir tane "hayvan" var. Var o! Orda bi kere anlaşalım. Onu ben var ya, çok seviyorum. Çok hoşuma gidiyorsun diye yanağından makas alırım. Öyyyle de siz düşünün yani!

Sonra o evrim falan geçiriyor herhalde. Bir şeyler oluyor yani anlamadım ki. Bildiğin insan! Bir de satır arasında belirtmeliyim ki, o maymundan gelme olaylarını tamamen inkar ediyorum. Maymun lan! Tiken tiken oluyorum duyunca bile. Maymundan olacağına, ne bileyim, taş toprak çamur farketmez hiç, boka bile razıyım. Performans sanatı falan hani bir yerde. Maymun ama.. Reddedildi!
Neyse ne diyordum, hiçbir şey.
Yani öyle işte.

Not: Ama yine de şöminesinin üstündeki çerçevede maymun fotoğrafı olan ev, güzel bir evdir.

Pazar

Yeşil 2

Boşa koysam dolmazdı, doluya koysam almazdı. E anlamıştık değil mi? Boyumun ölçüsü tam tamına 1.90'dı. Mezura burnumun tam ucundaydı. O zamanlar her şeye karşı çıkardım. Ketumun biri olur, ağzımı bir tek "HAYIR!"a açardım. Düzülecek, derdim. "Üzülecek de." Ama belki de düzelir miydim? Düzeldim.

Ak'la Kara'yı seçtik. Sıkıntıya kürek çektik. Sonra aklıma estiler; üşüdüm. Düşünemedim. Düşünemez insan o durumda. Akıllara sarar. Sardı.
Ak'a al dedim, yaptığını beğendin mi? "Ben gidiyorum." O hiçbir şey demezken.. Kara göründü! Git der gibi baktı yüzüme. Kurtuldum. Artık özgürdüm!

Basirete bağlandım seneler sonra. Bir dediğim on oldu, on beş oldu. Ağırlığınca alttan aldım. Allah gönlüne göre yerdi, ses etmedim. Dedi: "Yüzün yüzüme baka baka kızarır. Ağzından çıkanı artık kulağım duymaz." Kaybettim. Gerçi çok aybettim. Ne yapayım işte, şimdi sayıklayıp duruyorum birincinin aşını.

Çarşamba

yeşil

(?, !, %)


%: Boynunda ölebilirim.
?: Kertenkele. ,....(!) ---> düşünce balonu
%: Hâlâ mı?
?: Kertenkelenin biri, bir sabah kuyruğunu yenileyemeyeceğini öğrenmiş.
%: Ne
?: Bu kötü. Ama sana değil. Kimbilir bana da. Cevabım o zaman. Değiştirdim. Evet.

Buldum yea

Tabii ki 2 derece sıcağı ölçüyor. Ama 2 derece sıcak, yeterince sıcak değil.

Salı

Bir Abdullah vardı, öldü dediler. Öl ki meşhur olasın sen.

Nerden bulduğumu o kadar hatırlamıyorum ama o kadar iyi ki buldum ki, adımı Babacerenler diye değiştireceğim. Babacerenler olur bak. Güldüm.





Perşembe

Bu hayal, gücünü kamçılar


Bu önemsiz bir fark da değil esasında.

Mesele, zatıalilerinizi sık sık birbirine düşüren eskimiş şapkanın kenarını kıvırmak'la kenarı kıvrık eskimiş şapka gibi bir mesele değil. -burada konunun doğası gereği bir fark var-

Ve, izninizle belirteyim, beyefendilerim, hem de geniş bir fark.

Pazar

Nasyonel Sosyalist Zombi

Canım canım tezimin -görüyorsunuz ona nasıl da müşfik sesleniyorum- büyük -çok büyük- bir kısmını Goebbels propaganda ededursun; ben bir tane film buldum. Şurda.

Güzel mi? Değil. Ama ben eğlendim. Kanında yahudilik olan elemanın zombiler tarafından ısırılmasına rağmen dönüşmemesi beni benden aldı. Danrım çok eğlendim bu fikirle!
Tengri Türgü korusun tabii.

Cumartesi

Ne olur bir avans ver Bedia

Nerden aklıma geldi bilmiyorum da, iyiki geldi. Hayret bişeysin!



Perşembe

Ve yeri gelmişken tekrar

O suyu kirletmeye kıçın yetmez, kafanı sok Zollius kafanı.

Salı

Linki de bu

Belki Kramer'ı çok sevdiğimden, belki de saçma salak şeylere güldüğümden -çok sıkılmış da olabilirim bilemiyciğim-, youtube'daki bir videonun altına yazılan bir yorumla bi beş saat eğlendim. Şimdilik yapılmış en güzel tespit. Başka aklıma gelmiyor. Videomuz şu:



Bu da yorumu:

ShellBenyo:
It's like Sean Penn and Prince had a baby, and then he was raised by Kramer. LOL
Linki de bu, bir Fransız markası.

Cumartesi

Sana malik oldu da, mütemmim cüzzüne niye...

Şu! sıralar -işaret ediyorum-, abesi meşgale edinmiş bendeniz, tüm Zama'nın gelmiş geçememiş, en büyük askeri dehalardan -her ne kadar kendisini üçüncü olarak görse de- Scipio'dan da BÜYÜK komutAN Mutlu Ceren Cangöz, yenilip yenilmediğimi bilemememin haklı kafa karışıklığını yaşıyorum. Beynimi yiyip (!) duran şey, "Stratejinin Babası" olarak nitelendirilen en büyük düşmanım görünümlü dostum Hannibal'ı, kendi taktikleriyle nasıl alt etmiş olduğumu anlayamamam. Tıpkı her şeyi nasıl alt üst etmeyi başardığımı anlayamamam gibi. Başına benzer şeyler gelmişlerden oluşturduğum senatoma bıraktım kararları. Artık kuzu gibi sessizim. Bahsi geçen konuda Roma'yı yakacak kadar gözü kara deli olmam hiçbir şeyi değiştirmiyor çünkü.
Mavi üzerine turuncuyu beş beyaz karakterle görmeyeli de çok oldu misal. Bunun, görmeyeceğim demek olmaması gibi, görmeyeceğim gerçeğini de değiştirmeyecek olması, In Bruges'daki o en sevdiğim sekansı -hatta bir kaç da diyebilirim- sık sık düşünmemi, hatta zaman zaman gerçekleştirmek istediğim gerçeğini -olasılığını?- da değiştirmiyor. Ne demişti? Tüm olasılıklar %50. Sahi ne güzel insansın sen Aylin. Senatomun en bir incisi misin nesin?

Bayırdan aşağı eve doğru bağırır

Osman ağbey! Osman ağbey!

Sizin evi SOY!muşlar. Gapıyı bacayı GIR!mışlar. A! mınna bile goymuşlar! Çocuğun pisıkleytini çalmışlar.

Cuma

Olur da hani

"Borçveren'le borçalan'ın para keseleri arasındaki fark, soytarılık eden ile soytarılık edilen'in bellekleri arasındaki fark kadar. Ama buradaki benzetme, akademisyenlerin deyimiyle, dört ayak üzerinde değilse de, Homer'dekilerin en iyisinden bir ya da iki ayak daha fazlası üzerinde durur. (Homer'in teşbihleri iki ayak üzerinde duruyor, bu dört)

Ezcümle, birisi sizin hesabınıza paraları toplamış, öteki sizin namınıza bir güzel kahkaha patlatmıştır; hepsi bu. Oysa faiz her her iki durumda da işlemektedir; düzenli ya da düzensiz yapılan ödemelerin, olayın anısını canlı tutmak dışında bir işlevi yoktur. Ne var ki, bir şer saatte, rehinci kapıya dikilir ve anaparayı o güne dek işlemiş tüm faiziyle birlikte geri isteyerek, her ikisine de sorumluluklarını hatırlatıverir."

Yerden göğe kadar haklıymışım

Çarşamba

Beni bana anlatma Shuffle

Var bi olayı da. Yok, bildiğimizden -kendimi hariç tutuyorum- daha farklı bir şey. Onun içinde acayip, böyle "bilen" bir şey olmalı yani. Yoksa başka türlü.. Yok canım!

Eskitiyorum, eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğu

Gözden kaçırmam ile gözden çıkarmam arasında yaşanan süreç, 10.07.2009 ile 07.10.2009 arasındaki zamana tekabül ediyor. Biz buna resitatif zamanlar diyoruz.
AÇIKLAMAYA çalışmaktansa, yerine en çetrefil geometri problemini çözmeyi yeğleyeceğim bir şey var: Vaftiz olmadan önce doğmam gerekliydi.

Salı

O "fark" kötü

Anlamsız zamanlarda -"yerlerde" de olur bak- o durum içinde anlamsız kalan -"uygun olmayan" daha doğru bak- şeyleri farkediyorum.
Ölüyorsun, çünkü biliyorsun abi! -öğrenmek, anlamak- Hakikat değil de ne?
Özlemek de fark etmek mesela.
Farkındayım.

Cuma

Cola'ysa evinde iç ve portakallı vodka gribe keskin çözüm.

"Beş sene sonra tekrar türkçe- matematik testi çözmek, net hesaplamak, kaç yanlışın kaç doğruyu götüreceği hesabında olmak bana çok acayip geliyor. Artizlenmeyin! Beş sene beş senedir. Bana uzun."

"Yukarıdaki paragrafa göre" diye başlayan bir soru sormayı çok isterdim. Büyük ihtimalle "vurgulanmak istenen nedir?" derdim.
Eğer Mehmet'in verdiği o kocaaa ALES soruları kitabının kapağını açmış olsaydım tabii. Neyse bir buçuk gün uzun bir zaman. Halledilir.

Bir de bir haftadır domuz gribinden evde yatıyor olmamın getirdiği ilgiye muhtaçlık ve dikkat çekme isteğimden; buna karşılık anne ve babamın tutumundan bahsetmek istiyorum. Tamam domuz gribi falan değilim, dikkat çekme ihtiyacımdan bahsetmiştim bir cümle önce. Travestiliğe ramak kala sesimle insanları ölüyorum diye darladığım da doğrudur. Ama tamamen saf ve temiz duygularla yapıyorum bunları. Tek istediğim bir Yeşilçam annesi ve türk dizisi babasıydı. Annem endişeli endişeli "ışığı kapa artık kadın!" çığırışlarıma rağmen bütün gece başımda beklesin; "ben uyurken bi elleme, dokunarak uyandırma demiyor muyum yeaa!" diye afkurmalarıma rağmen alnıma ıslak bezler koysun. Babam adeta bir Tamer Karadağlı olsun. O fırtınalar estiren, kükreyen adam, sırf vücut ısım normalinden bir derece yüksek diye -o da allah bilir neden hiho- karalar bağlasın, dağları delip en iyi doktorları getirsin.

Çok şey mi istiyorum?

En azından bana cüzzamlı gibi davranıp, ben odaya girdiğimde alelacele maskelerini takmasınlar. "Çok konuşma bütün mikroplarını dağıtıyorsun etrafa." demesinler. Ulan dışarı çıkıyorum; insan "kızım çıkma daha çok hasta olursun." der di mi? Benimkiler insanlara mikroplarını bulaştıracaksın diyor. Çağıl'ı doktora götürüp beni götürmediklerinden bahsetmek biler istemiyorum. Hayır, bi sor di mi yani kibarlık olsun diye.
Neyse Orhan baba söylesin: Başa gelen çekilirmiş çekemem diyemem nırınını nını..

O değil de hasta olmam ve pazar günü sınavımın olması cumartesi bir şeyler yapamayacağımız anlamına gelmiyor bence. Yani şimdilik öyle geliyor. Birazdan Mehtap çemkirmeye başlar. Kaçtım.

Aşkom dedi, gülüm dedi

Gökçe, bu sözler sana.

Ben demiştim derim. İçeriğinde oynamalar olur, olmaz değil. Biçimi, ahengi, osu, busu aynı ama.
Memikciğim, kıps kıps.