Pazartesi

Sebahattin abi dön artık kampanyası.

Memikciğim merak etmiş en sevdiğim mekanı. En sevdiğim, matrak. Başka da 'en' yok. Bi tane olur zaten di mi? Ayrıca sevdiğim insanlar dışında çok sevene de gıcık oluyorum, sevmeyene de. Bi de mim ne demek, nerden gelmiş, neyin kısaltması, kökü ne?

Perşembe

Yesssss...

Ve işte sonunda!!!

Pazartesi

Ama

... yine de yapacak bişey olmuyo.

Pazar

İzin yok

Bi adam düşün ki oğlu yatıyor kollarında ve ters giden bir şeyler var orda. An be an, dönüm noktası olabilecek üç dakika.. Ama oğlu ölüyor. Şuna katlanabiliyo ya bi insan.. İşte "Mal mısın mına koduğum?!?" diyorum o zamanlar kendime.

Cumartesi

Bir yeni mesajınız var

Bilinçaltım bana soğan doğruyor part tuuğğ... Uyaran bendim. İlk minübüse binen de ben.. E kaza geçiren de ben.. Öf her işi ben yapıyorum!
O değil de birileri bişey demeye çalışıyo sanırım da..

Pazar

Yüzüne bakmam

Suudi Arabistan'da bi amcam ki hayran kaldım iradesine otuz yıldır evli olduğu karısının yüzünü hiç görmemiş. Nasıl ya olur mu öyle şey? Sonra haber devam ediyor... Bi gece merakına yenik düşüyor ve karısı uyurken peçesini kaldırıp yüzüne bakıyor. Sonra karısı uyanıyor ve vay efendim sen misin gelenekleri bozan.. Yazık adamı boşamaya karar vermiş.
Şimdi büyük irade, azim örnekleriyle karşılaşmıştım da bunu okuyunca çok fıs geldi onlar. Bi de haberin en çok şu kısmına güldüm ben:
"Kocasının defalarca özür dilediğini ve bir daha yüzüne bakmayacağına söz verdiğini belirten kadın, gene de boşanma isteğinden vazgeçmeyeceğini söyledi."
Peki bunlar "yüzüne bakmam" yerine ne kullanıyorlar? Bi de olay sadece yüz mü?

Aklını başına devşir anacığım

Ayrıntı ver bana dedim, ne o öyle oldu bitti anlatıyosun.. "Benim elimde sigara vardı, tramvay durağının karşısında bekliyodum." dedi. "Son nefesi alıp yere attım...". Baktım espri falan yapmıyodu.

Cumartesi

Saframızla kesemizi birleştiren anatomi bilgisi.. Ah be ceren

Birine öylesine, eğlenceli gelen şeyleri yazıyorum. Biri mektup formatı işte. Diğeri komik ama. Sanki ceren ceren değil de bergen. Sanki bir emo. Ama tam günlük işte ve oskar goğss tuuu...

Perşembe

Midesini Üşütmüş Bir Hastanın Anıları: Bulimiatik tripler. Su içsem yarıyor.

Yatağı ısıtabilene kadar üç saat geçiyo zaten. Fazla kıpraşmıyosun ki soğuk yerlere denk gelmeyesin. E ama sırtın, boynun falan da ağrıyo.. Sıcak bölgeden taşmadan pozisyon değiştiriyosun. Sonra bi yutkunuyosun. Mideni yoklama hareketi o. Evet onaylanmıştır, miden bulanıyo. Ama yatak da yeni ısındı uf puf derken hadiiiiii.. Kalk git tuvalete.. Kuruyosun bağdaşını klozetin önüne, dayıyosun dirsekleri yanlara, bööööyle Nikol Kidmın misali kuyudaki suyu seyredermiş gibi suya bakıyosun. Bi yukardaki lamba yansıyo ama öyle kargalar, savaştan dönecek sevgili falan yok bunda. Böyle sanki midende birileri yaşıyo da tavana vuruyolar gibi hissediyosun. O anlar en talihsiz insan sen oluyosun zaten, bu da mı gelicekti başıma tribine giriyosun. Bitse de uyusak. Bekliyosun bekliyosun olucak gibi değil, gitsen biliyosun yarı yoldan geri dönüceksin.. Yapcak bişey yok iyice sokuyosun kafanı klozetin içine. İşte önce mide özsuyu geliyo biliyo musun? Böyle göğsünün üstüne, yemek boruna bi manda oturuyo kalkmıyo. Tamam diyosun kırılıcak galiba göğüs kemiğim ya da kalp krizi geçiricem o olucak. İçini hayal ediyosun.. Hım şimdi kapakçık açıldı böyle açılıp kapanıyo diye.. Nerden biliyosan? Zaten sırtın boynun götün başın her yerin ağrıyo bi de üstüne göğsündeki baskı eklenince mına koyim hadi artık diyosun. Sonra aniden bişeyler olmaya başlıyo gurul gurul gurul.. Veeeeee asena gibi kıvrak bi göğüs hareketi ve böahhh!!!
Ama ama biter mi? I ıh. Miden olmuş götüm gibi.. Taa gelmiş yukarılara biyerlere indirmek lazım.. İşte o anlar en kötü anlar.. Böyle bi soğuk soğuk terlersin bi de üstüne mideni sakinleştirmeye çalışırsın. Hissedersin sonra geçti. Görev tamamlandı ve miden yerine geri döndü. Hadi şimdi kalk ağzını çalkala o yeşil şeyle sonra bi de üstüne suyla.. Bi de üstüne su içmek gerek o kadar su kaybettin. İçtin suyunu hadiiiiiii yine miden gur gur gur... Git tuvalete, kur bağdaşını klozetin önüne, daya dirseklerini yana...

Salı

Bayram seyran

Yoruldum ben koştur koştur oraya git, bununu ziyarete git, onu ara, şunun evde yalnız git onda kal.. Sonra hadiiii dışarı çıkıyoruz. Ona bak şuna bak.. Çok yorucuymuş yahu dinlenesim var. Allahtan şeker çocuklar gelmiyo. Nolmuş onlara meraktayım ama.

Annemden İnciler

Bu böyle egzotik pis kokan büyücü kokularını seviyor.

Pazar

Mehtap,


Sana yatak örtüsü takımı buldum bebeyim. Biraz korkuyorum ama bulursam alıcam, söz. =)

Cumartesi

Münzevi

Validenin dest-i inzivacına gayri meşru talibim.

Perşembe

The Chosen One




Güldüm ben buna.

Ertelememek gerek

Ne çok "sonra" diyorum..

Çarşamba

Sahi, neydi şu adamın numarası?

Bengisu'yla Burcu var yanımda. Böyle biyerdeyiz, bi apartman dairesi ama neresi burası bilmiyorum. Aşağı inmeye çalıştık, asansör bozuktu inemedik. Bi kadın vardı bi de.. Sarışın erkek gibi saçlı, höt höt konuşan.. Küfür ediyodu o.. Bizi görünce çabuk çabuk çıktı merdivenleri. Sevgilisinden ayrılmış, asansörü kullanması gerekiyomuş. Zaten elektrikler de kesik. Merdivenlerin yanlarına mumlar koymuşlar küçük küçük, onlar aydınlatıyo burayı. Biz hala bekliyoruz asansörün önünde. Eve de girmiyoruz çünkü ev çok garip. Bi salon var, ortasında mavi bi temizlik kovası.. Bi de başka bi oda, orda da birileri yatıyomuş ama kapısı kapalı. Kucağımda laptop oturdum merdivenlere. Burcunun çocuğu nerde çok merak ediyorum ama soramadım hiç. Bengisu sürekli düğmeye basıyo. Bi ara elektrikler geldi gibi oldu. Koştuk hemen asansöre. Tam o sırada da sarışın kadın çıkmıştı. Çabuk çabuk dedim bas düğmeye gelmesin. Korktum da azıcık kadından.. Düğmeler de çalışmıyo ki.. Asansör de acayip zaten. 2010'un asansörü gibi.. Tepesinde ampul sallanıyo. Işığı çok güçlü ama gözümü alıyo, şekiller oluşuyo. Bengisu sürekli düğmeye dirsek atıyo, Burcu hiç konuşmuyo. Bişeyler olmuş ben bilmezken de.. Bilmiyorum işte hala. Tam kadın geliyodu ki asansör çalıştı. Aşağı bastık ama yukarı çıkmaya başladı sallana sallana. Sonra bi ara durdu aniden, aşağı inmeye başladı bu sefer de.. Kadın çağırdı kesin, kızıcak şimdi diye düşündüm ama o değilmiş. O kata geldiğimizde durduk, açtık kapıyı kimse yok. Sonra kapı henüz kapanmadan asansör aşağı inmeye başladı birdenbire. Herkes çok normalmiş gibi karşıladı durumu da daha sonra düşününce korktum ben.
İndik sonunda aşağı. Ne ara dışarı çıktık hatırlamıyorum çünkü bi ara da apartmanın kapısı açılmıyodu. Bi de asansörün indiği katta ön kapı yoktu sanırım. Böyle yangın çıkışı gibi bi kapıya açılıyodu. Kapının rengi yavruağzı diye düşündüm. Ne biçim bi renk ismi! Pembe desen değil böyle garip bi renk. Acaba küçük bi kapı olduğu için mi yavruağzına boyamışlar diye düşünürken.. Çıkmışız işte dışarı. Bi baktım koşuyoruz ama niye koşuyoruz hiç bi fikrim yok. Bengisu koş dedi sadece, sorgulamadım. Otopark gibi biyer.. Sağ tarafta, arabaların arkasında bi grup gördüm bi ara. Rapçi Fuat vardı aralarında bize bakıyolardı. Ama karanlıkta kapşonlu bir sürü insan.. Ben yine korktum onlardan sonra ne çok korktum ulan bugün dedim. Bi de Bengisu bişeyler anlatıyodu koşarken sonra ben pokemon eğitmeni oldum. Hıığğ oldum gerçekten bak! Ceplerimde o poke-toplardan hissettim ama dokununca hiç bişey yoktu. Yarışmalarda da önemli olan katılmaktır ya hep zaten..
Neyse bi ara yorulmuşum galiba ama ben hiç hissetmiyordum.. Zemin koşu bandı gibi oldu, arkaya doğru kaymaya başladı her şey. Dur dur diye bağırdılar ama durursam düşerim diye korktum. Ne çok korktum.. Burcuyla Bengisu hızla geriye doğru gittikçe ben koştum ama onlara bakarken bana doğru gelen apartmanı görmemişim.
İyice yumdum gözlerimi çok ışık vardı çünkü.. Sonra kızdım Çağıla ben uyurken açma şu ışığı sonuna kadar diye. Bi de çok acıktım bişeyler yemek lazım.

Pazartesi

Gerisini hatırlamıyorum.

Bugün bizim okulda Heroes'daki o insanların hafızasını silen zenci adam vardı. Çok acayip.

Cumartesi

Bıyık

şimdi reklamlar:
Şeytan tüyleri, bıyıkları işte.
O yüzden kesmiyo
Conrad:
Ahahah
Ben de bıraktım şimdi.
İşe yarar mı?
şimdi reklamlar:
Onunkilere sürt biraz.
ahahahah
Conrad:
Öööfffff
İğrençsin lan
Siktir git

Yaağ yaağ ben anca portakaldan surat, kirazdan tırtıl yaparım..

Cuma

Annemden İnciler

Ayyyy bu odanın hali nee? Kürt çalıyo çingene oynuyo..

Perşembe

Rocco bana saati sorsana



Bi lolipop markasının adı neden Rocco olur? Bu markanın neden öyle reklamları olur? Gerçi sırf sormuş olmak için soruyorum. Asıl merak ettiğim nerden gelmiş bunu bulan amcamın aklına bu isim? Tamam bunun cevabını da biliyoruz =). Peki benim böyle bi ürünüm var, adı da rocco diyince bu adama ne demişler? Asıl sorum bu adam kim? Başka sorularım da var tabi.. Telif hakkı almışlar mı? Siffredi'nin böyle bişeyden haberi var mı? Bu adam italyanca biliyo mu? Arşivinde kaç film var? ahauha neyse bu kadar sorularım.. Ha dur dur bi tane daha var. Adı Rocco olan bi lolipop markası neden XXL diye bi ürün çıkartır? Zaten yeterince büyük değil midir? O zaman bir video ile veda edelim:

Liberte Pour Santos imiş efenim

Memet gönderdi tabiki =) Videonun sonunda polis bi adamı ittiriyo ya.. İşte ben ordaki diyaloğa çok gülüyorum.
- Beni böyle itemezsin!
- Nesin sen?
- (eli her an cebinden kimliğini çıkarmaya hazır) Ben İstanbul Üniversitesi'nin....
Orda bitiyo video da ben söyliyim doçentim dicek. Ben olsam söylemezdim.

Dışarlar

Oha bi hafta olmuş ki çıkmak gerek.

Çarşamba

Nerde bu devlet?

E-devlet'in sayfasında "Nerede bu millet?" sloganını gördüm ki çok eğlendim ben bununla.

Muratgilin damına çıktın mı Alfonso?


Her şeyden sıkılırım da bundan sıkılmam bence. Yok hiç imkanı yok yani.

Koltuğun arkasından çıkıp elimi tutan el

Zaten koltuğun arkasında hep bi el vardı. Ben buna inandım ve korktum uzun bi süre. Ciddiyim, gerçekten uzun bi süre =)

O zaman

Son bir aydır izlediğim en eğlenceli film ödülü 'After Sex'e gitsin.


"İlk başta benimle yatan sıradan bi kızdın. Sonra da benimle yatan bir eskort kız oluverdin. Şimdi de, amcasını kuzeni sanarak düzüşen ve benimle yatan eskort kızsın. Bunlar beni aşan şeyler!"

Salı

Sevinç gözyaşları

Bitti! Şener Şen.

Pazartesi

Monstories

Şöyle bişiy var Nickelodeon'da. Böyle kısa çizgifilm. Bi türlü bulamamıştım adını da bugün Çağıl bağırdı abla koş başladı diye. Azıcık araştırmadan sonra bulabildim sonunda. İşte izleyiniz efem...

Ctrl F

Beşyüz sayfalık bir kitap elimde,
Aramakta gözüm milyonlarca harf içinde sadece tek bir kelime.
Zavallı parmaklarımın basmak için arzuladığı sadece o iki tuşu
Uyarlayamayan kitaplara
Acımasız teknoloji nerede?
Böyle konuşacağım bu bir hafta
Sizin izninizle.

Perde I

SAHNE I

(Cangöz'lerin oturma odası. Koltukta yığınla anlatı biçimleri ile ilgili kitaplar. Loş ışıkta yorgun, uykusuz, genç Ceren koltuktan kalkar, bilgisayara yönelir. Koridordan yatmaya hazırlanan babası Mehmet'in sesi yükselir.)

MEHMET
Evladım! Ulu Cangöz soyunun canı,
neden yatmazsın hala sen?
CEREN
Evimin efendisi, Babacığım, görüyorsun halimi.
Önümde okumam gereken yığınla kitap, Oidipus, Macbeth..
Girmez gözüme bir damla uyku
Bitirmeden şunu.
Ama yumacağım gözlerimi ben de elbet.
MEHMET
Yüce tanrıma dilerim iyi bir gece geçirmeni.
Talih yüzüne gülsün, bizi esenliğe çıkarsın. (çıkar)
CEREN
(Kendi kendine)
Bu da ne? Yoruldum mu ne?
Biraz mola vermeliyim o halde. Bloglara bakayım
Kim ne yazmış yine?
Devam ederim dersime önce bir dinleneyim hele.
Ah benim dertli başım!
Ey blog listemin sakinleri
Şu lodos dolu günde
Yazmamanızın sebebi ne?

Kaygıyla çarpıyor yüreğim
Ey muhteşem Yiğit Sevinç
Çığlıklar, bu dualar
Sana yükseliyor kutsal bir ürküyle!
Her gün bir kaç yazı giren sen
Blog için tasarladığın ne,
Bunca zamandır alıştırıp
Şimdi bu kısırlığın sebebi ne?
Söyle bana sen ölümsüz ses
Altın umudun çocuğu.

Önce sana yakarıyorum Dıgreyt Sevinç
Sonra şanlı tahtına kurulmuş hostel kızı Mişka'ya
Tüm yazıları gözeten tanrıça o ve usta okçu Mehtap'a
Şifa kaynağı Conrad'a
Ölüme karşı dörtlü koruyucum, ışıyın artık
Okuyayım sizi dünya gözüyle.
Eskiden üstüme çöken sıkıntı musibetleri
Nasıl defettiyseniz, gelin şimdi de gelin!

Yazık, çektiğim sıkıntı sonsuz,
Salgın blogger'ı kasıp kavuruyor, çare bulamıyor aklım.
(Kaydı yayınlar.)

Pazar

3ü 1 arada

Hiç işim yok ya hani.. Ödev falan da yapmam gerekmiyo zaten. Ben de napsam napsam dedim, saçma sapan testler çözüyorum. Hepsi hotmail'in suçu da neyse...
Şimdi yukarıdaki resimde kahve tanelerinin içinde bi adam var. Bulun bakim adamın kafasını...
Buldunuz mu? O zaman sonuçları da verelim:

Medikal araştırmalara göre eğer adamın kafasını 3 saniyede
bulursak beynimizin sağ tarafı diğer insanlara göre daha çok gelişmiş demekmiş.

Eğer adamın kafasını 1 dakikada bulursanız beyninizin sağ tarafı
normal bir insanınki gibi çalışıyor demekmiş.

Eğer 1 ile 3 dakika arasında bulursan beyninizin sağ tarafı
normalden yavaş çalışıyor demekmiş. Bu durumda daha çok protein almanız gerekir.

Eğer 3 dakikadan daha fazla bir sürede bulursanız beyninizin sağ tarafı acınacak durumda demektir.

E peki...

Not: E ben resme bakar bakmaz önce adamın kafasını gördüm bu noluyo şimdi? Beynimin sol tarafı yok oluyo bu galiba..

YouTube Live Stream

Yaklaşık 20 dk sonra yayında imiş. miş.

Gökhan Cücük



















Yok! Yazdım yazdım sildim de nefretimi bi türlü kusamadım. Hani banane di mi? Ama bu adama ayılıp bayılan kızlar var! Hepsinin kafasına sıçıyim ben! Soğan cücüğü gibi yareppim böyle indiriceksin kafasına kafasına. Ay hele o ağzı, gülüşü.. O sesi falan.. Bir insan bu kadarrrrrrrr mı itici olur?
Not: Kafana sıçiim ayşe berk!

Cumartesi

CMYLMZ

Ben bugün bakkala uçarak gittim. Uçtum. Ben bile uçtum ya... oybabaynn der, ygt, şfkszr ve şytn eşliğinde halay çekerim. Uçtuysam bunu da yaparım. evet.

Cuma

Fulyeğğğğ

Ben beş saat düşünsem tarif edemem de fulya beş dakkada beğendiğim adam tipini tarif etti ya, ful yeeeğğğğğğ dedim.

Küpeler kırılgan varlıklardır

Of yazınca hiç komik olmıycak ama aklıma geldikçe gülüyorum ben buna. O zaman niye yazıyosun di mi? Azıcık da okudukça güleyim diye. Neyse..
m -> Memet, y -> Yiğit, b -> Ben

m: ceren taksana şu küpeyi.
b: aaa memeeett! İçinde kaldı iğnesiii!!
m: (dudaklar büzük) yaa ben çok seviyodum bu küpeyi..
y: kırdın çocuğun küpesini! Napıcak şimdi?!?
b: ahaha ben bişey yapmadım küpe dandikmiş. alırım be tamam aynısından nolucak?
m: ben bunu seviyodum ama..
y: kırdın çocuğun küpesini! Napıcak şimdi?!?
b: ay giderim bi kaynakçıya yaptırırım o zaman!
y: sus! kırdın çocuğun küpesini! Napıcak şimdi?!?

Neyse biz orda tartışırken memet de eşyaları falan toplamaya başladı başka odada. Sonra konu kapandı. Bi ara koridordan geçti bana garip bi bakış atarak ama hiç konuşmuyo..

b: memet! trip mi atıyosun yoksa bana?
m: senin te .mına koyim

XOX

Sen anlatırsın da psikologlar sürekli not alır ya karşında.. İşte öyyyle merak ediyorum ki ne yazdıklarını.

Perşembe

Zeki Müren

Bi de ben küçükken Zeki Müren taklidi yapardım.

Galiba?

Galiba gizli bi Nükhet Duru hayranıyım!
Sek sek sekerek mahmuree
şıkır şıkır şıkır şıkır da
tıkır tıkır tıkır tıkır da
fıkır fıkır fıkır fıkır da
Mahmure

Çarşamba

Promosyon

Kuponlarını kesip duruyorum arkasında ne var ne yok aldırmadan. 348 taneler üst üste birikmiş de...
Tarihi fırsat kuponu diyorum.. Yok mu senin öyle bişeyin?

Söylemeden edemiciğim

Kalkık kaşının üstündeki çizgileri öptüğüm,
Gerçekteeeeeennnnn başarılı bir çalışmasın bibiyim. Keşke başka fotoğraflarını da bulabilseydim. Bu bile yeter bu bile yeter!

Pazartesi

Benimki senden kara

Şu atasözlerindeki tencere sevdası nerden geliyo acaba? Gerçi kaç tane ki? Sanki çok varmış gibi.. Ben iki tane biliyorum. Konuya da sırf içlerinden bi tanesini çok seviyorum diye böyle başladım. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş var. Bi de "Tencere dibim kara seninki benden kara." var ki işte nedense ben bununla çok eğleniyorum.
Bi de buna bakarken bi değişik versiyonu olarak "Öküzümün adı sakar adını bana takar."ı gördüm ki daha bi eğlendim.

Ama ama... Hani ben bulmuştum? Hani benim aklıma gelmişti?




Benim de noktalı çoraplardan balıklarım olucaktı. Mehtapla pazara gidicektik puantiyeli çorap seçmeye.. Böyle uçuk pembe istiridye sütyen olucaktı.. Olmuş bile, bulmuşlar benden önce. Hödöfff...

Pazar

Ev alma komşu al

Memet'in yeni bi evi ve etrafında çok acayip komşuları var. Şimdi uyuycam da unutmayayım dedim.

Cuma

Pipi haseti

Dün gece okulumuzun önünde çişi gelmiş iki travesti ve bi erkek faks gönderme bahanesiyle en az bi Mahmut abi kadar kadın olan güvenlik görevlisini aşamayıp içeri girememiş, sütyeninin içinden sahte göğüslerini çıkarıp bize göstermişti. (seni tam o anda sevdim be çalar saatim!)
Bi önceki gece bir adet pipim var ama yani... Bebek-çocuk-adam-zenci.. diye sıralıyoruz ya hani.. Bu dinazor kategorisine giriyo ahahaha.. Ay allahım sen koru yareppiciim!
Ondan bi önceki gece yine paris oteldeymişiz. Zeki Demirkubuz falan var böyle çok garip ortam. Sabah olmuş bavullarımızı alıp kaçmamız gerekiyomuş ama ben uyandıramıyorum.
Fulyanın değerli kıymetli hürmetli psikolog teyzesi bunların hepsini pipi hasetine yoruyo ya hani.. Ne hasetiymiş bu?!? Yok gördüm, vardı yani. Memete de sordum nasıl psikolojiniz bozulmuyo diye. Buyrun hepsi sizin olsun diyesim var. Gerçi... Ahauaha neyse.. Demem o ki bunların hepsinin başka bi açıklaması olmalı.
Burdan Freud ve bilinçaltıma da selam çakarım hani..

Uvv bebeyim,

Bugün bi italyana yardım ettim ve sen aklıma geldin bebeyim. Belki de sen aklıma geldin ve bi italyana yardım ettim bugün. Yardım ettiğim italyan değil, aksanıydı bebeyim. Uvv bebeyim sakın yanlış anlama, otuzbeş kontörden daha değerlisin benim için. Yoksa "are you sure?" dediğinde yes, sure diyemezdim. Ben o italyana aradığı kişinin sen olma ihtimali için yardım ettim bebeyim. Halbuki yüzün değil ki aklımda. Uvv bebeyim...

Metin

Bi film var televizyonda. Kadın dedi ki: "Peter? Bu sabah erkencisin?" ve adam balkondan atladı. İşte her şeye karşı o kadının Peter'ın balkondan atlamasına verdiği tepki kadar tepki vermek istiyorum.

Mişka'ya ithafen

Sanki hiç değilmiş gibi konuşacak kadar kırgınmış aslında. Bi çubuk kraker kadar değil, hayvanlar gibi kırılmış. Yılan mesela.. Çubuk kraker zaten kırakermiş. Üstelik çubukmuş.. Ama yılan hep kıvrılmış kıvrılmış da bu sefer kırılmış.

Keşif


Bilinçaltım bana soğan doğruyor

Sol elimde bi kilo kıyma.. İçinde özlem marka bir tanecik kornişon turşu ortası kürdanlı.. Kereviz gibi diye düşünüyorum. Soyuyorum, küçücük kalıyo. Sağ elimde bi merdane...

Perşembe

Kutsal Damacana

Farkettim ki bu son bir aydır kutsal damacanayı çok ihmal ediyorum. Fon olarak gelsin ozaman.

Jö pağle fığanse

Muhteşem fransızca konuşuyo adam. Dedim ki "Hadi bana fransızca bişiler söyle." Bişeyler okudu o müthiş aksanıyla. Sonra..
- Dur daha hızlı okuycam.
- Tamam ama böyle şey gibi oku... Sanki Aykut'a aşkını ilan ediyomuşsun gibi..
- Türkiye politikasından bahsediyorum bebeğim =))

Çarşamba

Oh algı sen ne seçicisin!

Sahi İdo diyodum.. Noldu acaba o sevgilisin adı Aslı olan, bilgi üniversitesinde okuyan, atacan diye bi en iyi arkadaşı olup onu avrupa yakasına götürmek için şirketten porşesini alan ve geri dönerken minübüse bindikleri için kendiyle dalga geçebilecek kadar kendisiyle barışık olan, caddebostan'da bi spor salonuna giden, üst tarafını şişirmek için ilaç kullanan çocuğa? Babası demiş ya hani "oğlum sen hayvan mısın hormon alıyosun?" diye.. Annesi yemek hazırlamıştı hani patlıcanlı bişeyler.. Bekliyodu...
Hep filmlerde olur zannederdim ben. Atacan'ın mısırdaki bilmemnesinden miras kalmış.. En iyi arkadaşı! Çok bişey değil ki ama ona göre elli milyar... Ha bi de bin dolara annesi ablası ve atacan spor salonuna yazılmışlar hani.. Aslıyı bırakmış şimdi kadıköye ordan bakırköye geçicekmiş.. Ciddi düşünüyomuş bi de... Sahi gidebildi mi acaba bakırköye? Alabildi mi acaba beğendiği o tişortu? Kim mi? Telefonda konuşmayı çok seven çocuk.

Mütercim Tercüman

Çeviri yapıyorum eğlenceli bişiy de.. bu ingilizce (ya da herhangi bi dil de olur tabi) ne adi bişeymiş. Unutuveriyosun kelimeleri.

Salı

Hiçbir şey edemez beni senden mahrum

Orta iki falan heralde. Kaçmak da değil de fazla izin almadan erken ayrılmıştım okuldan. Sonra eve gelip servisin lastiği patladı demiştim. Meğer okuldan aramışlar annemi, biliyomuş her şeyi. Gelip kızmıştı bana. Ben olsam öyle kızmazdım. (Kızmazdım demiyorum.) Uyuyamamıştım o gece.
Sonra babamla küsmüştüm. Bayaa ama. Böyle bi ay falan konuşmamıştık. Bi gece aradı beni sesi garip. Bişey oldu sandım önce. İyi misin dedim, iyiyim dedi. Neyse işte bi de onun gecesi uyuyamamıştım hiç.
Bi gün çok üzülmüş bi yazı yazmış. Tesadüfen okudum. Hep akşam olunca gelir ya nedense. Bayaa bi süre sürmüştü bu seferki.
Hiç istemiyodum gelmesini. Gelmişti, uyuyamamıştım.
Vardır unuttuğum bi kaç şey daha belki ama aklıma gelmedi şimdi.

Pazartesi

Bi cüce Freud ile karşılaşırsa ne olur?

Çetin hocanın Oedipus ödevi olur.

Aydınlık Bir Ceren İçin...

Biri de benim yerime ödev yapsa keşke. Söz ben söylicem ne yazacağını. Sadece yazma aşamasında tıkanıyorum. Ya da ödevin ödev olduğunu söylemeseler bana keşke. Yaz deseler sadece. O zaman yapıcam da işte...
Işınlanma gerekli bişiy. Kesinlikle.

Cuma

Vad a vandırful deyyyy

Çok atraksiyonlu bi gün oldu. "Tesadüfen" sabahın köründe kalkıp okula gittim tam derse giricem ki telefon.. Bilmediğim bi numara. Açmam da haağ normalde. E dedim önemlidir açalım, ki önemliymiş. Cendere cendere cendere cendere... "1 saat içinde Yerebatan sarnıcında... " Nınıs kiim!! Yiğit, dosya, ders, nasıl uyandırıcam, orası nere derken..
Bi saat içinde ordayız. Böyle koridorlardan, iç içe geçmiş kapılardan geçtik. Sekreterin sekreterinin sekreteriyle görüştük hedefe ulaşmak için. Sonra bi kapıdan girdik devasa bi odaya açılan.. Üstümüze kapandı, taa uzaktaki canavarla savaştık ikna yöntemiyle. Gülmemek için yanaklarımı yedim... Ölünce kapılar tekrar açıldı, başka görevlere doğru yol aldık.. O, okadar zor değilmiş ama. Neyse Topbaş'ı tavlamaya karar verdim binayı görünce. Ama bina ya karısının üzerineyse diye kararsız kaldık..
Çay içtik, bi film izledim hayali, bi de güzel fikir dinledim. Okula gidip ardıç hakkaten güzelmiş dedim. Toplantı, topluluk derken akşam oldu. Çay içtim, su içtim, çorba içtim eve geldim. O diğil de o iki dersten muhtemelen kaldım =)

Perşembe

Robot Çocuk

normal mutlu bir karı koca
hayatları harika
bir gün pek sevindi bay simith
bayan simith anne olacaktı
e kendisi de baba
doğrusu doğum günü pek tatsız bir hatıra
bebek insan değil
robotun tekiydi zira
ne yapar ki insan sarılmak isteyince?
ne sıcak ne yumuşak.. deri, deri değil
teneke soğuk, ince
bir kafa ki telli tüplü
belli değildi cinsi ve sadece
kablosu prizdeyken vardı hayat belirtisi.
adam çıkıştı doktora
“ne yaptınız oğluma?
ben neler umuyordum
bu bebek alüminyum”
doktor kibarca dedi ki: “sakin olun.
belki ters gelecek ama siz
bu tuhaf çocuğun babası değilsiniz
doğrusu bu tip vakalar
tıp literatüründe ender
ve kanımızca babası
bir mikrodalga blender”
çiftin hayatı karardı
artık arada nefret vardı
adam affetmiyordu kadını
onun bir mutfak aletiyle
kutsal olmayan ittifakını.
robot çocuk böyle böyle
büyüdü adam oldu
ve sık sık yanlışlıkla
kutu sanılıp çöple doldu
İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü

Stain Boy





Çarşamba

Batman vs Betmen

BATMAN Belediye Başkanı DTP'li Hüseyin Kalkan, dünya gişe rekorları kıran 'Batman' filminin yönetmeni Christopher Nolan'a, Batman şehrinin adını izinsiz kullandıkları gerekçesiyle dava açmaya hazırlanıyor. Kalkan, "Davayı önümüzdeki süreçte filmin çekildiği ABD'de açmayı planlıyoruz" dedi.

ABD'li yönetmen Christopher Nolan'ın yaptığı 'Batman' filminin adının Batman şehrine ait olduğunu ve isim hakkının da kendilerinin olduğunu savunan Başkan Kalkan, konuyla ilgili hukukçuların çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti. Kalkan, şunları söyledi:

"3 yıl önce Yılmaz Güney Sinema Salonu'nu açarken, dünyada gişe rekoru kıran Batman filmiyle açmayı planlıyorduk. Fakat sinemanın adı Yılmaz Güney olduğundan usta oyuncunun filmiyle sinemamız açıldı. Dünyada bir tek Batman var. ABD'li film yapımcıları ilimizin adını bizden habersiz filmlerine yansıtmışlar. Batman'ın adını kullananlardan davacıyız. Bu davayı gerekirse de ABD'de de açacağız."

Salı

I run each team

Konu aşık olunca ya da aşık olunan kişiyi düşününce vücudun verdiği tepkiler.

mişka:
Ben onu her düşündüğümde bıdı bıdı oluyo. (bıdı bıdı kısmı çok gizli hişşş)
şimdi reklamlar:
aaa ne garip! Benim mesela mısırlar patlar işte kalbimde. Onun dışında kulaklarım çınlar. Tansiyonum düşüyo! =)
mişka:
Sürekli ayran iç

Pazar

Arpan fazla mı geldi hayvan herif

Ahaha ben yine Arka Sıradakiler'i izliyorum tam da şu anda. Şimdi bi tane zengin çocuk var Oktay'ı döven. Bi de bunun babası var. Ortada da bi diyalog var. Adam oğluna kızıyo. Ödül vermek istiyorum çok gerçekçi. Hissederek yazılmış.
"Bacağna sıçtıımın hergelesi. Arpan fazla mı geldi hayvan herif?!"

Ben uyuyodum.. Kapıyı tıklatmış duymamışım. Pencereden girmişti =) Sinekliği de takamamıştık bi daha. Ama bizimkisi öyle davsıns kırik penceresi gibi değildi. Merdivenimiz yoktu. Sinekliği çıkartmak yeterliydi girebilmek için. Kırmıştı ama o. Haha sakardı zaten. Hakkaten nasıl kırabilir insan yahu? Neyse günü hep birlikte geçirdik işte. Onur gelip para topladı, akşam sahada toplanıp bişeyler içilicekmiş.
Önce yokuştaki banklarda oturduk, millet gelmeye başlayınca sahaya taşındık. Can'la birlikte lavaboyu açmaya çalışıyodu o da. Üstü ıslanmış söve söve geldi, kuruldu yanıma. Sohbet muhabbet.. İpek anlattı biz dalga geçtik, hay allah akıllanmıycak dedik. Üşüdük battaniyeler geldi. Sabaha karşı evlere dağıldık. Havuz başında şezlonglarda uyuyanların üstünü örtüp eve gittik. Keyifliydi çok. Elinde hayali mikrofonu o serenat yaptıkça ben güldüm.

Cumartesi

Anneme kalbim ağrıyo ama kalbim sağda değil ki dedim, kalbin var mı ki senin dedi. Kalbim kırıldı.

Giv miğğ dı vööörds



Mişka gönderdi, iyiki de gönderdi. Kaç oldu yetmiş beş mi?
Oooo giv mi dı vördss giv mi dı vörds det tel mi evriting

Sabah (sabah dediysem 1 falandı sanırım) biri aradı, şarkı söyledi bana. Yorganı duvara doğru it bişeyler bişeyler dedi... Telefonuma baktım kayıtlar da silinmiş. Çok acayip, normalde hatırlarım halbuki. Hanginizdiniz yahu?

Değiş Tokuş

Humm evet sevdim sanırım yeni şablonumu.. Evet evet kesin sevdim. Azıcık da böyle olsun. Neye niyet neye kısmet..

Çok Yakında

Möhteşem bi blogla geliyoruz =) Ahaha düşündüğüm gibi olursa çok eğlenicez. Ay heyecanlandım...

Cuma

Bak Postacı

Ya ben bunu neden hiç anlatmadım. Evet hemen anlatmaya başlıyorum o zaman... Bizim bi postacımız var. Böyle beyaz saçlı, masmavi pörtlek gözlü, inanılmaz sevimli bi amca. Azıcık da peltek böyle.. Ben bildim bileli bizim postacımız o. Çok seviyorum ben onu. Böyle elli bin kere zile basar posta geldi diye. Çıkmaz da tee yukarı katlara kadar. Aşağı çağırır. Bize geliyo ama çünkü girişin bi üstü. İniyorum diyorum ben, dur dur tamam geldim ben diyo. Sohbet de ederiz kısacık. Annemi babamı falan da tanır, sorar her gelişinde.. Hoca hanım nasıl der (annem öğretmen). Öss sonucum geldiğinde beklemişti merak edip. Ya çok tatlı adam. Hanım kızım diyo bana =) Çikolata getirmiş. Bi sevindim... Dur dur dedim bekle. Ihlamur yapmıştım. Küçük bi de mataram var ona koyup verdim. O da sevindi, çok severmiş. Kokladı beş saat. Sonra yine her zamanki gibi acele ecele işine gitti.
Sonra düşündüm postacılık en güzel meslek. Şarkı bile yapılmış adına.

Mehtap bana böyle küçük bi ajanda hediye etti. Sorumluluk sahibiyim artık ben hıh... Gün içinde "hağğ bak şunu da yapalım" dediğim şeyleri unutuyodum. İyi artık unutmıycam. Ama şöyle bi sorun var ajandaya baktıkça canım sürekli neskafe istiyo.

Çarşamba

Napıyorum?

İtalyancayı söktüm, fransızca öğreniyorum. E malum ispanyolca anlıyorum zaten. Duymakta zorluk çekiyorum sadece.

Pazar

A ovv! Blogger da kapatılmış. O zaman yaşasın proxy!

Çarşamba

Tık

Sven



















majer:
napıyosun?
- ' şimdi reklamlar:
kuzu skiyorum =)

Ahahah arıyodum ben bu oyunu, bi baktım ygt bloguna koymuş. Teşekkürü borç bilir, oynamaya devam ederiz.

Salı

Padres vs Yankees


Ulaşmış bu fatura adresine. Hay allah çok acayip! =)

Yarın Memik bana karakter analizi yapıcak. Hem de 50 dk ile sınırlı değil. Hem de ücretsiz. Çok heyecanlı.

İnleyen Nağmeler

Benim papağanım var bi tane, adı Papi. Yaklaşık beş dakikadır şarkı söylüyo. Ama nasıl keyifli. Ah kaydedebilsem de dinleseniz! Ne söylüyo bilmiyorum ama. Anlaşılmıyo sözleri de çok da anlaşılır gibi aynı zamanda. Böyle çocuk şarkısı gibi bişey. Ahahaha bi de yüksek, yumuşak bi sesle söylüyo... Hay allah kafayı yedi gece gece! Ben güldükçe o da kahkaha atıyo bi de! Evet altıncı dakikaya girmiş bulunmaktayız hala bitmedi! =)
Dilşad bunun saçlarımı kestirmemle alakalı olabileceğini düşünürken Yiğit, "Neşelenmiş hayvan iyidir." diyor.

Pazartesi

Bir varmııııışşş, bir yokmuş... Gökten üç elma düşmüş. Biri bana, biri sana, biri de başlamadan biten tüm öykülere...

Pazar

Hani mektup yazmıştım da bi dersi ne kadar sevdiğimi anlatmıştım. Hani bi de karakter bulmam lazım demiştim. Buldum. O zaman kendisi anlatsın.

Bir ormanın içinde kendim gibi küçük bir kulübede yaşayan bir cüceyim ben. Kendimi bildim bileli ormancılıkla geçinirim. Zaman geçtikçe daha da zorlaşıyor kocaman ağaçlarla uğraşmak. Hele bir de tek başına yapınca…

Hep tek değildim tabi. Altı tane kardeşim vardı benim. Birbirinden farklı altı dost. Şu koca dünyada sahip olduğum tek şey. Didişip dururduk sürekli. Bir tek onlar çekerdi kahrımı, huysuzluklarımı. Severlerdi beni, bilirdim.

Adım Huysuz; öyle derlerdi bana. Sahi, pek huysuz, pek bir sinirliydim o zamanlar. Ne ağrıtırdım Neşeli’nin başını! Ne vardı yani her şeye mutlu olacak; herkesi sevecek? Sever miydi insan herkesi? En ufak şeye nasıl sevinebilirdi ki? Çok kavga ederdim onunla. Görmezden gelemezdim işte bu huyunu. Umursardım, gerçekten severdim çünkü onu. İsterdim ki gerçekleri görsün; kalbi kırılmasın daha sonra. Ama beni dinlemezdi. Dinlemedi de. Tıpkı o gün evimize giren yabancıyı misafir ettiklerinde diğer kardeşlerimin de yaptığı gibi.

Akşam üzeri ormandan dönüyorduk. Eve geldiğimizde kapımızın açık olduğunu gördük. Belli ki eve biri girmişti. Elimizde baltalar, içeri girdik. Amaç kötü yabancıyı korkutup kaçırmaktı. Ama ne görelim? Bir kız küçücük yataklarımızı birleştirmiş, uyuyor. Üstelik bir başkasının evinde ve izinsiz! Benim yatağımda iznim olmadan bir yabancı yatıyor! Küplere bindim! Bağırışlarıma uyanabildi nihayet. Bu ne saygısızlıktı! Derhal terk etmeliydi evi.

Ama diğerleri böyle düşünmüyordu anlaşılan. Çoktan kızın etrafına toplanmış, ilgiyle ona sorular soruyorlardı. Hele Neşeli! Pek bir sevmişe benziyordu. Hiç akıllanmayacaktı!

Sonra bizimle yaşamaya başladı. Pamuk Prenses diyorlardı ona. Tüm kardeşlerim çok sevmişti onu. Varsa yoksa Pamuk Prenses! Her gün ormandan ona bir şeyler getiriyorlardı. Daha mutluydular sanki. Çok kızıyordum onlara. Evimize öylece giren bir yabancı, bir kötülük yapmak bile isteyebilirdi. Sırf güzelliğine kanıp ona evimizi açmak, ona böylesine güvenmek… Ne büyük aptallıktı. Bunları dile getirdiğimde de hep ben haksız oluyordum. Şu masumiyete bak, kötülük yapabilir miydi hiç?

Çok garipti. Ona böylesine kötü davranmama, onunla konuşmamama rağmen bana hep çok iyi davranıyordu. Daha çok öfkeleniyor, istemiyordum benimle ilgilenmesini ama o hiç pes etmiyordu. En sevdiğim yemekleri yapıyor, süprizler hazırlıyor, benimle konuşmaya çalışıyordu. Ne yaptıysam pes etmedi.

Ve bir gün onu sevdiğimi farkettim. Yanılmış olmalıydım değil mi? Aylardır bizimle birlikte yaşıyordu. Hiç kötü bir şey gelmemişti başımıza. Üstelik evimiz onunlayken daha sıcak; biz daha mutluyduk. Bunca zaman bana hiç sesini çıkarmamıştı. Beni anlamış, mutlu etmeye çalışmıştı. Evet, o da seviyordu beni. Kardeşlerimle birbirimizi çok severdik ama bu belki de sadece kardeş olduğumuz içindi. Belki de sadece kardeş olmanın getirdiği bir zorunluluktu. Pamuk Prenses beni sevmek zorunda değildi ama beni böyle kabullenip, karşılık beklemeden sevmişti.

Bir gün Pamuk Prenses bir prense aşık oldu ve gitti. Kötü kalpli cadıdan saklanmak için gelmiş bize. Biz onu korurduk. Ama cadı onu buldu ve öldü sandık. Öyle suçlu hissetmiştim ki! Onu evde yalnız bırakmış, onu koruyamamıştık.

Sonra prens geldi ve onu öptü. Bir anda gözlerini açtı Pamuk Prens. Ölmemiş, sadece kötü bir büyüymüş. Prensle gitti. Bir daha da hiç gelmedi.

Kızdım. Çok kızdım. Üzüldüm. O kötü büyüyü bozacağından habersiz, sadece güzelliğine kapılıp kendisini öpen prensi tercih edip bizi terk etmişti. Çok bekledim belki gelir diye ama bir zaman sonra ümidi kestim. O günden sonra da hiç eskisi gibi olmadım. Anlatmadım, konuşmadım kimseyle. Kavga bile etmedim. Ölmeden bir gün önce Neşeli’yle ettiğim kavga hariç. Pamuk Prenses’i sevdiğini söylemişti. Kalbini kırdım. Ertesi gün o da terk etti beni.

Ne diyordum? Evet, adım Huysuz ama huysuzluktan eser yok içimde artık. Pişmanlık kaldı bir tek. Yaşlanıyorum galiba. Dört yıl oldu son kardeşim de gideli. Dört koca yıldır sıramı bekliyorum. Ama karar verdim beklemeyeceğim. Belki sıkılır, sobeler beni.

Cumartesi

Dedim ki Dilşad'a: "Mavi sakal Ali'ymiş."
Ahahaha bak bak yoruma gel:


mişka: o diziyi bi annem, bi de mahalle berberleri izlio
mişka:
demek bi de sen varmışsın

Önsezi güzeldir. Lafını dinleyip kendini dövmek zorunda kalsan bile sesine kulak vermek daha güzeldir. Ruh hastalığı kötüdür. O en güçlüsüdür. Yenmez ve yenilmezdir. Ama yenilmeye çalışılır. Başarılır. Sonra öyle sandığın anlaşılır. Şiir yazılır. Şarkı söylenir. Kitap okunur. Kahve içilir. Hayal kurmak gariptir ama. Başına "kurmak" fiili getirilmemelidir. Görmek uygun olabilir. Düşünmek de uygundur. Ama en iyisi etmektir. Çünkü etmek kendi başına hiç bir anlam ifade etmez. Hayale de böyle bir şey gereklidir. Tamamen bakir bi kelime. Aslında etmek sanıldığı kadar saf değildir. Yalnızdır belki. Ama o fahişenin tekidir.

Yeni adetler çıkarıyorum sanırım kendi kendime. Şimdi de şiir okuyasım var. Üstelik hiç hoşlaşmam!

O kadaaaaaaarrrrrr sıkıldım ki evde iki dışarı çıkıp insan yüzü görsem çok mutlu olucam kesin, biliyorum da....
Ulan hiç biriniz de yoksunuz ki!

Öyle acayip ki... Mesela mutsuz olduğum zamanlar oldu. Bildiğin depresyonda olduğum zamanlar oldu. Şu anda mutsuzum, depresyondayım, asabiyim, herkese çatmaya yer arıyorum evde, iyice sulugöz oldum ama...O kadar mutluyum ki!!! Mutlu olmak da değil. Böyle bişey, böyle bi durumdan hoşnut olmak gibi... Ah tam olarak bu da değil... Mesela eskiden bu durumdayken canım hiçbişey yapmak istemezdi. Şimdi iki görsem milleti inanılmaz eğlenicem. Desen ki hadi kalk giyin bişeyler yapıcaz, atlarım bu teklifin üstüne.Sorsan mutsuz musun, evet derim. Mutlu musun diye sorsalar yine evet derim. Desem ki bunlar şizofrenik nöbetlerim, mutlu olan biri, mutsuz olan bir diğeri... I ıh o da değil. Mutlu da mutsuz da aynı kişi..Aman yani diyeceğim şu ki: bütün bunalımlar böyle olsun!!!

6 Aralık 2007

6 güzel bir sayı...
Aralık güzel bir ay...
2007 güzel bir yıl...

O kadarrrr sevemiyorum ki....

Ben bunu çok yapıyorum.

Paylaşmak istedim, paylaşmam gerekti ama üzülür diye yapamadım.

İnsanların beni gıdıklamaya çalışmasından nefret ediyorum. Hayır yani çok saçma! Ben zaten kendi başıma gülebiliyorum, kahkaha atma özelliğim bile var. Yani güldürmek için gıdıklamak durumu çok saçma! Gülmüyorum, üstüne bir de rahatsız oluyorum.
Ha amaç ellemek, dokunmaksa eğer o daha da bir saçma çünkü hiç de rahatsız olmam yani dokunulmaktan! Gıdıklamaya ne gerek var. Gel, "Ben sana dokunmak istiyorum." de, sarılalım sıkı sıkı!İlla reflekslerinin duygularıyla oynayacağım diyorsan, ne biliyim dizlerimdeki reflekslere falan bak.
Evet gıdıklanıyorum ama sevmiyorum yahu, yapmayın etmeyin!

çünkü kalemimi kaybetmiştim

kalemimi bulduğumda ise kağıdım yoktu

Love me less,


love me long

Bengisu


Var ama O bile inanmıyor olduğuna!

12 Nisan Cumartesi

Off.. Dün gece o kadar geç yattım ki artık sabahtı. Oyun oynadım işte. O saatte bile, o saat dediğim 5.30, insanlar vardı. Bi tane kız var, hatun 39. levelda yahu. Neyse yardım ediyo bana falan da, aksilik bilgisayarım takılıyo sürekli. Böyle donuyo, hiçbi şey yapamıyorum.
Neyse geç yattım işte, 6 mıydı neydi.. Sabah da kurdum saati 12'ye, ki banyo yapıp 16'daki filmime yetişebileyim. O kadar uykum var, o kadar uykum var ki ama bu kadar olur! Neyse banyodan vazgeçtim, 13'e kurdum saati. Hemen çaldı alarm, nasıl geçti anlamadım bile. Anlayamam tabi çünkü uyuyorum. Ama uyurken de ne kadar zaman geçtiği anlaşılabilir gayet! Çok fazla kullandım ama yine neyse diyorum, uflaya poflaya kalktım, yüzümü yıkadım, böyle bi pis de hissediyorum kendimi iki gündür yıkanmamışım. Karnım da ağrıyo böyle aylık triplerdeyim. Ah diyorum, yatsam ama filmi de kaçıramam. Bi baktım hiiiç temiz giysim yok. Ama hiç mi olmaz? Yok işte. Pantolonu idare ederiz, de tişort? Koklaya koklaya en temizini seçtim içlerinden. O sırada da söyleniyorum:


"Bi de Mehtap birsürü tişortun var diyo! Nerde var hiç yok işte! Ama kız haklı, birsürü tişortum olmasa bu küçük dağ nasıl oluşurdu?!?! Hehehe küçük dağları ben yaratmışım demek ki!!! Annem? Ona ne demeli?! İnsan sorar kirlin var mı diye! Odama girmeyi biliyo sormadan! Girmişken şunları da bi alıver di mi be kadın!"

Seçtim işte birini, giydim, göz kalemimi sürdüm, çantamı taktım sırtıma, rafıma uzandım bileti alayım diye, ki ne göreyim?!?!?!?!?


BE KİND REWİND / TEKRAR BAŞA SARIN - 13 Nisan Pazar 16:00

- Neyin var Ceren?

- ...... Tost yedim. .......

Bizim ev o kadar soğuk olur ki burnum üşür.

Yaşlanınca ölebilir bile insan.



Yangın Duası

İKV

Heh, demiştim ya "Biraz oynayayım şu oyunu da, bakayım nasılmış, yazarım sonra bir şeyler."
OYNAMAKTAN YAZAMIYORUM!!
Yahu güzel desen değil, başka ne desem o da değil ama sardım işte, kurtulamıyorum. Sabahlara kadar tüftüf cinlerinin, farelerin, yılanların, lodos muhafızlarının peşinde koşturuyorum. Yiğit 13. levelda. Ben henüz 8'deyim. Hahaha Mehtap çok kızıyo oynuyorum diye. Uy yerim!
Neyse anlatayım azıcık o zaman, ki ne gerek varsa! İşte bi tane karakter seçiyoruz, büyücü, savaşçı ya da şifacı; oynamaya başlıyoruz. Eminönü'nde geçiyo tüm olay. Amcamlar balık pazarının içini bile yapmışlar. Osman amca bile ordaaa!!! Birileri var işte oyuncu olmayan. Onlardan görev alıyosun. İlerleyen levellarda klana falan katılıp, diğer oyuncularla savaşıyosun.
Hoş bişiy işte, hastasıyız.

İKV

Uzun zamandır hoşuma gidebilecek bir oyun arıyordum. Baktım millet deli gibi oyun oynuyor, kıskandım, dedim "Ben neden oynamayayım?". Yiğit'e söylemiştim bana oyun bul diye, bulmuş. İstanbul Kıyamet Vakti diye bir şey. Elli saatte yüklendi zaten sinir oldum. Hiç de elli saatte yüklenmedi. Tam tamına 52 dakikaydı. Neyse İstanbul'a bi şeyler olmuşmuş, ben de oyuncu seçip bişeyler yapıcakmışmışım. Biraz bakınayım da yazarım sonra.

Bıkkın

Pardon bi kişi alır mısınız...

Yalnız

Pardon bi kişi uzatır mısınız...

Happy Tree Friends




O kadar kıskanıyorum ki... Keşke ben yapsaymışım bunları!

Nur topu gibi lakabım oldu. Ne mi?
İSKENDER


Bu gün tüm bu Work and Travel işlerini halletmek için 12:45 gibi uyandım. Hatta daha uyanmamıştım ki Yiğit'i aradım. Onun da 13:30'da filmi vardı. "Alo" dedi ama belli, uyumuyor.

-Hı uyuyosundur diye düşünmüştüm, kaldırayım da şunu uyuyakalıp filmini kaçırmasın dedim ama uyanmışsın çoktan.
- Uyandım tabi. Duraktayım hatta. Sen napıyosun?
-Napıyım uyuyorum.
-Salak neden arıyosun ozaman uyuyosan?
-Uyandın mı diye arıyorum AYY!! Filmini kaçırma diye!!!
-Uyandım tabi. Hem .mına koduum madem biliyosun 13:30'da filmim var bu saatte mi uyandırılır. Ya uyuyo olsaydım?
-HAHAHA salak mısın sen? He salaksın evet de... Uyanmışsın işte.
-Sus .rospu! Kaçırdım, seyredemiycem işte senin yüzünden filmi!!!
-HAHAHA sen gerçekten gerizekalısın!


Neyse konu bu değil tabi, benim lakabım. Dedim ki buna: "Film çıkışı ara beni, şirkete gitmemiz lazım. İmzan gerekiyor artık."

Neyse ben şirkete gittim,form morm dolduruyorum ki bu aradı, bir sürü saydı gene hadi nerdesin diye. Dedim gelmene gerek yok, formları getiriyorum sana. He bi de ayağına kadar getiriyorum yani. Amaaa amaaaa.... Beğenmedi "Hay .mına" diyip kapattı.
Çıktım, matrağa doğru gidiyorum. Baktım önde bu, yürüyor. Durdu sonra bi bakkalın önünde, salak salak biyere bakıyor. Gittim yanaştım yanına sinirli tavuk gibi bakıyo, gözü dönmüş gene. "Napıyosun?" dedim, "Gazete okuyorum" dedi. Çok kızmış, çok beklemiş. Matrağa doğru yürürken "Sana ne ısmarlatsam acaba? En pahalı şeyi istiycem. 8 tane iskender, 5 tane kola istiyorum." dedi. Yine huysuz ihtiyar rolü oynarken ve bık bık söylenirken bana; altta kalırmıyım? Hemen dedim ki: "Hii bana bir iskender kadar değer vermiyorsun demek ki?!!?!"

Devamı saçmasapan zaten de, lakabımın öyküsü de budur işte.

"Zıvanadan çıkmak" sözü nerden gelmiş?

Yoksa bizim köyün delisi...

Vejeteryanlarla aşık insanlar arasında bence çok büyük bir fark yok.

Nedir kız milletinin babasına benzeyen erkek bulabilme çilesi!?!?


Babasız kız doğurucam..



Dün gece son kez saatleri bir saat ileri aldık. Bu 'son kez' kısmına çok bozuğum ama! Küçükken, her saat ayarı yaptığımızda aklıma şu soru takılırdı: Bir saat daha mı az uyuyacağız, daha mı fazla?
Daha fazla uyuyacağımı öğrendiğimde hep sevinirdim. Bu okula gitmeden önce bir saat daha fazla çizgifilm izleyeceğim anlamına gelirdi aslında. Çünkü ben alışmıştım belli bir uyku süresine zaten.
Saatlerin ileri ya da geri alındığı gecenin sonraki okul günü hep bir tuhaf gelirdi bize. Sabah ya çok karanlık olurdu uyandığımızda ya da güneş bir türlü batmak bilmezdi sanki. Horozların bile biyolojik saatleri şaşardı.
Bir de o telaş vardı. Mehtap bana sormuştu mesela "Ceren saatler bu gece mi geri alınacak yarın mı?" diye. Ya unutursak da geç kalırsak? Ya da erken gider de alay konusu olursak?
TRT'den değilse; bunlar bizim ortak hafızamızdı yahu!! Herkes yaşardı bunları! Ama şimdi son kez ileri aldık ve bitti.
Çok tepkiliyim. Çok.. Ben çocuklarım da bunları yaşasın, onlara bir saat daha mı az, daha mı çok uyuyacaklarını hesaplayayım istiyorum.

Almıyorum işte ileri mileri!!!!