Pazartesi

Çil çil

"Ne kadar ihtiraslıysa o kadar kolay kandırılır." diyor.


"Baba işte bak, bütün bu insanlar iki şekilde para verirler: Ya umacaklar, ya korkacaklar... Bir insanın para vermesi için üçüncü bir sebep yok! Ya da çok hümanist bir insansındır. Kıyakçısındır, ki nesli tükenmiş bir insan tipinden bahsediyoruz. Mesela, senle ben o kafadayız... Yüzde bir bizim gibi salak çıkar! Ruhunda özünde kıyakçılık vardır, efendilik vardır. Tersoluktan anlayan, zamanında çok sürünmüştür de, korkmadan ya da bir şey ummadan sana para verir. Bunun dışında iki şık var: Ya korkacak ya umacak; ya adamı belediyeci, maliyeci, bakan, başbakan diye arayıp ümit vererek parasını alacaksın ya da general, emniyet müdürü diye korkutarak parasını alacaksın."

Pazar

Mektup öpmüyorsun gömlek yakası o!

Şu dakkada bana dünyanın en komik şeyi bu vidyo:

yalanı görür allah'ın ayrı bir yeri var tabii, yanlış olmasın.
gömlekte yakalanan ruj izi her daim favorim.

Perşembe

Karmamı düzeltiyorum

Ben ilkokuldayken bi tane çocuk vardı, Hasan. Ama konu Hasan değil. Uğur.

Uğur benim sevdiğim çocuklardandı. O zamanlar kız-erkek düşmanlığının olduğu dönemlermiş demek ki. Uğur hiç pislik pislik davranmazdı kızlara.

"Ama Uğur hayatı boyunca işine yarayacak bir bilgiyi çok erken yaşta öğrenecekti!"
O gün türkçe dersinde Uğur diğer çocuklarla zibidilik yapıyor, gülüyordu. Konunun ne olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü birazdan yaptığımı anlatacağım davranışı yapmış olmaktan dolayı çok utanıyorum.
Uğur arkadaşlarıyla şakalaşıyor, sırf bana iyilik olsun diye konuyu bana da izah ediyordu. Ve ben ne yaptım?
UĞUR'U GİDİP ÖĞRETMENE ŞİKAYET ETTİM!!!!

Ben kaltak değilim de kimler kaltak a dostlar? Çocuk bana sevecenlik göstersin, aslında hiç anlatması gerekmezken anlatsın. Ben? Ben çok ayıııp diye gidip öğretmene söyleyeyim! Hiçbir nedeni yokken hem de. Biz kendi kendimize çalışıyorduk, öğretmen de gazete okuyordu halbuki. Neden yaptığımı inanın bilmiyorum. Ama bir şey söyleyeyim, öğretmenin yanına gider gitmez söylemiş olduğumdan dolayı pişman olmuştum ama o saatten sonra değiştiremezdim.

Neyse, bu zamana kadar, bahsettiğim olayı zaman zaman hatırlıyor ve "neden yaptın ceren? neden? neden?" diyen iç sesime cevaplar veriyordum: "ona bir kötülük yaptım ama bu ona hayatı boyunca ders oldu. aslında ona iyilik yaptım."

(buradan bir sürü mesaj çıkarılır aslında da şimdilik ben bunu tercih ettim)

Seneler sonra bugün, ben Uğur'u bir topluca çekilmiş ilkokul fotoğrafımız altında buluverdim.














Görünüşe bakılırsa Uğur hiç düzelmemiş. Hiç ders almış biri gibi durmuyor. Ama beni affetti mi, affetti. Ben kendi ekmeğime bakarım aga!
hoho =)

The Teenager Audio Test - Can you hear this sound?

Çarşamba

tslk

Hiçbir şey için, dedi, hiçbir şey için acelem yok.

Sesler yine başlamıştı. Hep bu saatte başlardı. Duyardım. Kulağımı duvara dayamama gerek yoktu. Avazı çıktığı kadar bağırırdı. "Hiçbir şey için acelem yok!" Zaten du

******


Annem sanki duvara değil de babaannemin kafasına geçiriyor gibiydi. Çünkü babaannemin ölmek için hiç acelesi yoktu ve annem, bir gün elbet anlatacağım gibi, tez canlı olmayan insanları hiç sevmezdi.

"Sonsuza kadar yaşayacak sanki pezevenk." dedi.
Anneme baktım, kaşları çatık bir şekilde örgüsünü örüyordu. Belli ki bunu söylemeden önce epey tartışmıştı içinde yan komşuyla. Kafasının içinde sağlam bir hayali kavga olduğuna emindim.

Sonsuza kadar...

Hala bağırıyordu:
"Hiçbir şey için acelem yok!"
Neden böyle bağırıyor diye yine soracaktım, anneme bakınca sustum. Hayali kavgasını bölmek istemezdim. Sesler her başladığında annemin kaşları çatılır kendi dünyasına çekilirdi sanki. Ne sorsam duymaz, diretince de ne bileyim ben diye terslerdi. Babaannem ağır işitirdi zaten, hiçbir şeyden haberi olmazdı. Bazen babamın gittiğinden de haberi yok mu acaba diye düşünürdüm.
Bu konuyu babaannemle hiç konuşmazdım ama. Çünkü belki gerçekten de haberi yoktur ve öğrenince bize gelmekten vazgeçerdi. Yeterince yaşlı insanlar mantıksızlıkları kendi içlerinde kapatırlar. Bu, on

Pazartesi

Bir şey soracağımdır

Ben şimdi buranın şeklini şemalini değiştirsem olmaz değil mi?

Büyüyünce çok yakışıklı olucam!

İleride bir gün elin meksikalı kadınını tüp annem diye sizle tanıştırırsam şaşırmayın. Çünkü ben de muhtemelen aynı gün öğrenmiş olurum. Sizin böyle bir durumda beni sakinleştirmeniz gerekiyor.

Sonradan kıvırcıklaşan düz saçlarım, kurtulamadığım uçuktan çemçülmüş ağzım bilincime latin menşeili olduğumu alttan alttan işliyordu. Tek kelime ingilizce bilmeyen Tijuana'lı garsonlarla nasıl anlaştığım benim için büyük bir sır değildi. Problemim duyamamaktı; zaten anlıyordum. Allah baba dna moleküllerimi örerken aminoasitlerime biraz şekil yapmış, dna dizime hafif pembelik katmıştı. Bu aşikardı.

AMA BİRAZ AZ YAKIŞIKLI OLSAYMIŞIM BE ATAM!!!!

Şimdilik 15 yaşında bıyıkları henüz terlememiş delikanlı da, siz büyüyünce görün.

Don't call my name don't call my name Alejandro

"Padişah ne ara osurdu?"

kadirhas'ın internetiyle inmiyor. eve gidince artık empiğüç.

Pozitif Yaşam

-Irkçı mısınız?

+Kim soruyordu?

Perşembe

Bu da Pixel NYC mesela




Pazartesi

Şu an beynime sıkabilirim.

Perşembe

Semptomatik sevgilim, semptomatiğimsin

Önce "ben yaptım, onlar anlamadı." dedi. Şimdi de ipsiz sapsız velet olduk. Ama hocam!

İpsiz sapsız değil, anal sadistik.

Yemin ederim ailemizi perişan etti

Katil Papağan Kerpeten

Cuma

Kuruyemiş dolabında yaşayan güve kelebeklerimizin anısına

Hepsini teker teker parmak basa basa öldürdüm. O parmağımda bıraktıkları sedefli kül rengini ise çok sevdim.

Sayko kilır kes köse pabapam paba

Pazar

Sempatik sevgilim, sempatiğimsin

Bizimkiler, ezberleyin bunu.

Çarşamba

Bu öyle bildiğiniz yurtlardan değil!

Kız yurdu.

Pazartesi

Köle İguana

BENİM OLACAKSIN!!!

Salı

Evlilik Teklifi

İstisnasız her seferinde. O her görüş alanıma girdiğinizde. Yürüyüşünüz. Kapıdan girişiniz. Yüzünüz.. Sahi ne güzel yüzünüz. Ne keskin, ne yakışıklı o her mimiğiniz, her bir çizginiz. Sonra beni görüşünüz.. Sonra... Kelebeklerim kozadan çıktı çıkacak. Yine aynı his.
Koşa koşa.. Uça uça.. Haykırırcasına.. Ölür gibi.. Yaşar gibi.. Muazzam.. Tamamen olması gerektiği gibi. Hakettiği gibi. Tek. Yek. Tamamıyla beklenildiği gibi ve mantıklı ve DE-Lİ-RİRRR-CESİNE VE AKLIMI KAYBETMEKTEN KORKMAZCASINA VE HER ŞEYİ GÖZE ALIRRR-CASINA VE.. VE SİZE.. SİZE ÇILGINCASINA AŞIĞIM!

Yine de çok sakinim.

Söndürmek üzere bir sigara yaktım ve kafamın içinde volta atıyorum. Gerekirse dillere destan bir kahramanlık yapıp adımı hak edeceğim günü bekliyorum.
O güne kadar size söz, diyezimi bemolümü göstermem kimselere. Akorumu iyi yapıp, arpejimi kullandırtmam ellere. Siz de bırakın diğer adayları, boşa zaman kaybetmeyelim. Merak etmeyin, ben size hepsini markelerim.
Yağ satarım, bal satarım. Ustamı kendi ellerimle öldürmek pahasına da olsa yine yuvamızı kurarım. Biliyorum kulağa çılgınca geliyor, sürekli tekrarlıyorum ama size çok mantıklı aşığım. İnanmazsanız sağlamasını yapayım?
Pirim, gönlümün sultanı, aşkınızdan abdal oldum. Hakikati buldum, bi sizden vazgeçemez oldum. İşleyin artık demirlerimi de ışıldasın.

En Derin Kaygılarım ve En İçten Emeklerimle
Mutlu Ceren

Şu an duygularım tangoyla çayda çıra arası bir yerde, 68 model Ferrari marka uzay gemisi gibi.

Çarşamba

Cermişler Korosu

Bizim aşağıdaki Küçük Sokak Korosu Kızları'nı kendi bünyeme dahil etmek istiyorum. Serçe sürüsü gibiler. Demet Akalın eşliğinde koreografileri de hazır.

Cuma

Düşünen tavuğa Aspirin verirler



Onun adı Cemil!

Cumartesi

Kanıt bırakarak büyüyoruz

"Ayağın kaç?" garip bir soru değildir.


Andırmak kullandığımız en hayvan kelimedir. "kanırta kanırta andırmak"

Eskiye dair küçük de olsa utanç ya da pişmanlıklar kanıt bırakarak büyümektir.

Minneti görmenin en kısa yolu, uykusunda üşümüş birinin üstünü örtmektir.

En sık görülen(!) delilik ölümle gelir.

Senin geldiğini görmedikleri sürece üstün taraf sensindir.

Karşı savunma amaçlı "ama sen de" ile başlayan her (!) cümle yanlıştır.

Mufassal ile Muhtasar ara sıra aklıma gelip, yaşayabilecekleriyle beni çok güldüren dünyanın en sevimli, potansiyeli bol hayali çiftimdir.

Elektrik akımına kapılan insanın üstüne ayrılsınlar diye kaynar su döken yalnızca ve yalnızca Ulvi'dir. Aynı Ulvi, ayırmak için araya da girebilir; korumak için önüne de geçebilir.

Yukarıdakilerin hepsi yazılacak konu başlığıdır.

Pazartesi

Geçip giden huhu zamanları huhuu

Hay allah sabah sabah. Aynı yerden bakınca apayrı, bana çok özel, çok ayrı güzel. Zaten güzel de.


Moral bozar uyarısı:

Pazar

Sadece bendeyse sorun yok

"Cal Lightman ya da Jason Gideon gibi insanların gerçekte olma fikri çok korkunç. Çevrende olması fikri daha da korkunç. Normal insan için seri katilden farkı yok. Tehdit edici."


Ve bu cümlelerin üzerine Dr. Lightman bir şeyler saklanması ve maskeler konusunda imalarda bulunur; Gideon ise baskınlık ve gizliye olan merak üzerinde dururdu.

Paul Ekman'mış gerçi.

Sabah oldu buralarda telesekreterim kayıp

Şimdi tabi hiçbir şey yapamıyorsak, herhangi bir şeyi denemek lazım gelir de.. "De"si burada Paspas'ın sarısı var. Oyhş

Tez töz tüz

Cumartesi

Olur

Bortaçina Şaraplarının karşısına Börteçine Kımızları. Neden olmasın? noho

Yine de şahlanıyor aman kolbaşının yandım da kır atı..

Cuma

Anket

Kadir Has ballarım diye kitap yazıcam. Sondan beş kişinin kalacağı sikik dersten, sondan altıncı olmak.. Danrım, az daha sabret. Yazın savıyorum hakkımı.

Alın Size Tez Kapağı


Delirttiniz beni!

Perşembe

Bu nedir allahaşkına?











Çarşamba

Bi Bursa da benden bari

Futbolla ilgili en hoşuma giden şey, koca koca adamların takımlarına duyduğu aşk. Şurada açıklamıştım. -Sağa sola ateş eden barzoları saymıyorum.- O taraftarlık olayını şaşıra şaşıra, hayranlıkla izliyorum. Dikkatimi konuda tutma sınırımın en fazla yedi(!) dakika olduğu futbol muhabbetinde adamlar beş saat de konuşsa, demem ki, sus.

Bursa'nın şampiyonluğu ve ilgili videolarla güldük eğlendik. Gerçi şampiyonluktan sonra hiç toplaşamadığımız için, ben en büyük zevklerimden birinden ve eğlencemden yeterince nasibimi alamadım. Çalışan arkadaşlarımızın(!) izin günlerini ve tez olaylarının bitmesini bekliyorum. Zaten konu o zamana kadar soğuyacak türden değil.
Neyse, ilgili videolar diyorduk. Bir sürü şey izledim ama izlediklerim içinden en iyisi, en güzeli şu aşağıdaki videoydu.
Çoğu konuda, en sevmediğim, en yanlış bulduğum türden bir şey. Sıfır profesyonellik. Ama bunu izlediğimde.. Çok affedilebilir. Canım ya. Resmen çok sevdim.


Ha ayrıca 20. saniyeden sonraki o skorlarla ilgili kısımda adamın yazık, hiç suçu olmadığını da söylemek isterim. Yeağğğni o naapsın!
Bir de bunu izleyince şununla çağrıştım ama hayır, çok ayıp. Noho.

Salı

Cafeer oğluum tırrrr bip!

Böyle bir anda geliyor ya, hah işte o şahane.

Cuma

Paha biçilemez

Yarın son günü olduğunu farkedip ama aynı zamanda beş parasız olan Ceren'in, bu ayki kredi kartı borcunu "kredi kartıyla öderim ben de." diyerek içinin bir an olsun rahatlama hissi.

Olmuyo di mi öyle?

Pazartesi

İki Ünlem Bir 11

Gökhan Özcan şurada demiş ki: "Bir timsahın insan derisinden yapılmış bir çantayı koluna takarak ortalıkta fink attığını görsek ne kadar şaşırırız değil mi? Oysa bir kadının timsah derisi bir çantayla ortalıkta dolaşmasında hiçbir tuhaflık görmüyoruz!"


Şu tip örneklendirme konusunda en az benim kadar başarısızsınız Sayın Özcan. Analojilerde boğulasınız.


Cumartesi

Bazen mısır patlaklarımı yemek için bir kuş konar

Cuma

Hitler'in bile kız arkadaşı vardı!

Zamanım yok, henüz izlemedim şöyle bir baktım da, filmin ismini, görüntüsünü, Marcus'un inanılmaz sıkıcı oluşunu, o logoyu ve bol Goebbels'li bir dönemden sonra keyif sigarası niyetine bunu izleyecek olma fikrini çok sevdim. Oh Marcus!

Perşembe

Bir sır vereyim

Tez, üç günde yazılabilen bir şey karrşim. Ve bir günüm kaldı, fak!



Bir sır vereyim,
tez, bir günde yazılabilmeli karrşim. Rahat ol.

Pazar

Aney

Bugün anneme dedim ki:


"Anne, şu msn'inde adının yanındaki saçma sapan ifadeleri siler misin, adın kalsın sadece."

"Onlar beni anlatıyor." dedi.

Keçi, top, gök kuşağı, bi tane garip bi kafa, saat, kedi, iki tane msn çocuğu, köpek, doğum günü pastası.
Of!

Pazartesi

Braid

Galiba güzel oyun. Hatta biraz fazla sardı.

Pazar

Çok geç

Birazdan izleyeceğiniz video, dünyanın en yazık vidyosu. Hani, ortada bi zaman sonra felakete yol açacak ve tüm insanlığı etkileyen bir durum söz konusu ama yapılabilecek hiçbir şey yok. Çünkü bunun muhtemelen anası da böyle, e halası da böyle (kız çocuk halaya çekermiş) kızı olursa o da böyle. Ahuaha eşşek gibi gülüyorum ama hakikaten çok yazık.



Sen tut, oğlanın gününü mahvet, iki emeği de boşa çıkar sonra da ağla. Çocuk diyerek hafifletmiyorum, insan yavrusu sonuçta. Ahaha salakömer!

Abisi











Ya uzunca bir süre Cem Yılmaz'ın abisinin Taner Birsel olduğunu düşünmem ve soyadları hiç sorgulamamış olmam? Ve kendime savunmamı "hiç olmazsa karıştırmıyorum." diyerek yapmam? Nasıl yani, hiç mi akrabalık yok?
O değil de, şu konuda baş kahramanımızın Cem Yılmaz'ın abisi(!) olması hoş. Noho salakben.

Cumartesi

Ağrı kesici çok çılgın bir şey

Düşünsenize aynı mantığı geliştirerek yapılabilecekleri. Şok acayip! Vücudun propagandası gibi. The Big Lie gibi. Olmadı, Big Brother gibi. Olmadı, tabi.

Pazartesi

Aşk mektubu

Bir şeyler var sizde, hayvanlık uyandıran. Paranoyak olduğunuz kadar yakışıklısınız da. Güçlü. Üstelik zeki. Baldıran zehiri gibi. Yanınızda ancak evimdeyken yalnız hissettiğim kadar yalnız hissediyorum kendimi.
Hûlul ettiniz kalbimde. Siz başlı başına epifanik bir olaysınız. O kadar anlam yüklüsünüz ki, her an patlayabilirsiniz. Kutumu açmak istiyorum. Ve inanın, bu sefer kırmızı çıkacağını çocuklarımızın adı kadar iyi biliyorum.
Siz hiç katharsis oldunuz mu hayatınızda? Nereye döndü bahtınız? Peripetiniz nerede sizin?
Ne dersiniz, senkron etsek birbirimizi? Tek bir yastıkta esriyerek uyuyup, esriyerek uyansak. Çağ atlasak birlikte perde perde? Oyunu yarıladık sayılır. Bari kalan perdelerde eşlik etsek birbirimize? Siz askere gitseniz, ben beklesem. Sonra eve iş getirip tatlı tatlı didişsek. Kucağımda torunlar için bir yumak yün, yaşlansak birlikte sallanan sandalyelerimizde. Sonra siz gitseniz. Önce küssem. Sonra yine dayanamayıp yanınıza gelsem.
Sirayet ettiniz beynime. Manadan gebericem. Katatonime doğru yürüyorum, galiba aşkınızdan ölücem. Geriye bir ihtimal daha var, o da olur mu dersiniz? En derin kaygılarımla.


Sizi hep en çok sevecek
Mutlu Ceren

Çarşamba

Jüri

11-4,35=FAK!

Salı

Sonrası iyilik sağlık

Sonra..
Sonra bütün kasları bir anda gevşedi. "Hayır!" dedim. "Ölme ölme ölme.."
Sımsıkı tuttum gidemesin diye. Dudaklarımı kulağına iyice yaklaştırırsam duyurabilirim sandım. "Sakın!" dedim. "Uyan hadi. Ölme ölme.."
Yeteri kadar ısrar edersem ikna ederim sandım.
Sonra sustum. Biraz dinledim.
Ses yok.
Bıraktım. Biraz da uzaktan baktım. Belki bir detay yakalarım sandım. Filmlerdeki gibi mi oluyordu? Ruhu ne kadar uzaklaşmış olabilirdi ki? Elimi atarsam belki havada yakalayabilirim sandım.
Beklesem gelir miydi? Nasıl bir şey ki ama zaten işte tam da buradaydı. Sonra işte..
Sonra öldü dediler.
Peki.
Üstünü örttüler.
Durup durup örtüyü araladım. Kontrol ettim gözlerini açtı mı, nefes alıyor mu diye. Kontrol etmezsem, gelir de farketmem sandım. Sonra..
Sonra bi çukur kazdılar. İçine sanki ölüymüş gibi fırlattılar. İçim cız etti, benim bile canım yandı. Öyle atılır mı, ölürdü insan!
Sonra toprak attılar üstüne. Bir an ben boğulacağım sandım. Nefes alamazdı ki insan!
Toprak oldu her yer. Vücudu, kafası yavaş yavaş toprak oldu.
Tomtoprak oldu sonra her yer. Kanım dondu. Kızdım. Kazayım, açayım, kurtarayım istedim. Ya dedim ölmemişse? Ya toprağın altındayken gelirse? Sonra..
Sonra gittik işte. Yemek falan yedik. Arkadaşlarla bir şeyler içtik. Öyle. Sonra..
Sonra bişey olmadı.

Cumartesi

Benimki de dert mi?

Sonsuza kadar -ya da yaşadığımız süre boyunca dersek daha mantıklı olur- ötemizde berimizde olacağını -kalacağını- düşündüğümüz şeylerin(!) -ya da hadi bu düşüncenin kendisinin diyelim- ne kadar yıpratıcı ve zararlı olduğunu daha önce deneyimleyip onayladık. Çok da trajik bir sonla noktalanmadı ama tsunami etkisi yaratmadığını söylemek gerçekten gülünç olur.

Hayat, evren ve her şey hakkındaki o soru değildi belki ama en az Clay Matematik Enstitüsü'nün, başına 1 milyon dolar verdiği o yedi bilinemeyen matematik sorusu kadar kazık ve ömür törpüleyiciydi. Üstelik matematiğim hiç iyi değildi ve diğer sorunun cevabı 42 idi.

Askerde sürekli koşarmışsın ki yürümekten yorulmayasın. O geçen zaman boyunca metaforlarda saadet aramak adına sürekli koştum. Şımarıklık edip zırlamadım mı? En alâsını yaptım. Hiç durmadan koşayım da çatlayarak öleyim demedim mi? E aklımdan geçmedi değil. Sonra zaten anlıyorsun ki o yol gidilecek aga! Ha koşmuşsun, ha salınada salınada gel haydi yavrum...

-Arabası olanlar orospu çocuğu. Gerçi eninde sonunda patlayacak o lastik, her neyse.-

Ne diyordum, tam da şu anda, ayakta dururken ayağımı burkmuşum gibi dalga geçiyorum kendimle. E yuh diyorum, ayıp. Koşamayacak gibi değil de, üfürüyor alttan alttan sızısı. Asıl olay hiç beklemediğim anda olması. İnsan dururken burkar mı ayağını? Durunca hiçbir şey olmazmış gibiydi sanki.

"Durmak mühim! Durmak önemli!"

Şimdi bir de her boka yazıyorum da, bunun hakkında neden yazmayacakmışım diyorum. Yani bir yerde neden utanayım ki böyle hissetmekten? O her gece yatmadan önce üstünü örtmek için yatağımdan kalkıp, sonra hatırlayıp koridorun yarısından dönmek.. Uyandırmamak için sessizce hareket edip sonra yine hatırlamak.. On sekiz senedir artık alışkanlık haline gelmiş cümlelerin dilinin ucuna gelmesi ve sonra hatırlayıp ağzını sıkı sıkı yummak.. Onun da sevdiği yiyeceklerden yerken bir parça ayırıp sonra hatırlamak..

Kocaaaa bir alışkanlığımı kaybettim ve seninki de dert mi denilen insanlar gibi utanıyorum. Hem söyleyen gibi, hem de söylenen.

Çarşamba

O kadar yaşayıp da ölünür mü! Azıcık daha?

Hani bu çok saçma aslında. Buna üzülüyor olmak çok şımarıkça. Kiminize karşı çok ayıp.

Da on yedi sene az değil. Yapacak bir şey yok, eşşek gibi üzülüyorum.

Cumartesi

Ku

Teklifinizi en uygun zamanda değerlendireceğim.

Oluyor

Demek istediğim, cümlelere takılmamak gerektiği. İnsan değişen bir şey en nihayetinde. Götü kurtarmak için kurduğum, anlık milyonlarca cümlem olmuştur. Ya da o an gerçekten öyle hissettiğim için söylediğim ama sabahına bunu söylediğim için kahretsin bile demediğim. Ya da hissettiğim şeyi söylemeyi yediremediğimden mi bilmiyorum, -etik tepik oyunları da olabilir.- kafamdan geçenin tam tersi ya da saçma sapan hali olarak çıkan cümleler.

Hisse tercüman olan her cümle güvenilmez. İyi ya da kötü.

Önem verdiğim noktada o yüzden onlarca kez düşünerek konuşuyorum. Beynimin yetebildiği her hamleyi hesaplamaya çalışmam samimiyetsiz ve yavaş gelebilir fakat önem verdiğim şey karşımdakiyse bunu yapma zorunluluğu da hissediyorum.
Bir de cümleye takılmayacaksak neye tutunacağız meselesi var ki, ne bileyim ben oğlum.O duygu yoğunluğunu en düşük seviyeye ayarlayınca fazla rahatsız etmiyor, bunu söyleyebilirim.Yani benim mekanizma böyle işliyor.
Şunların hepsinin ana teması korku. Olabilecek şeyden korkmak. Karşındakinden korkmak. Entel tabirle, yarattığın şeyden korkmak. Dönüştüğün şeyden korkmak. Hissettiğin şeyden korkmak. İçindeki -her ne hakkındaysa- potansiyelden korkmak.
"Cümlelere takılma." da savunma mekanizmasıymış. Pişman olmamak ya da en genelinden, üzülmemek için konulan set. İyiymiş. Yapılabiliyorsa, olabildiğine mantıklı. Faydalı en azından. Yes.

Nesi var?

İçeride biri var. Komplo teorileriyle iştigal abes bir mesleği var. Yasar, yürütür, yargılar.

Tutar başının siyatik ağrıları, doğmamış karısına mektuplar yazar. Üzülünce solar, sinirlenince mavi ızdırap ateşiyle yakar.
İş üstündeymiş. Elinde fotoğraf makinesi, içinde deli gibi ipucu var. Fırsatını buldukça karşısına çıkıyor.
Saat tıkır tıkır işliyor.

Perşembe

Wireless

Bana hariç not: İyi yalan söyleyemiyorsan saklamaya çalışma ki anlamayayım.



Genelleme içermez

Pazar

My dear Ruhiye

Gün içinde yaşanan sıcaklık farkından olacak ki, sabah güneşlenirken gece tipiye yakalanan bünyem, senelik hasta olma kotasını doldurduğu için hasta olmak yerine pastörize olmaya başladı. Halet-i ruhiyemin üç günlük ömrü var. Şu an peynir gibi maşallah.

Sıradaki!

Perşembe

E var

Ve bir de diyor ki: "Misal (gençosman) öfkeden elektrik üretilebilse, senatodan beş adam toplasam tüm dünyanın lambasını açık bırakıp gidebiliriz. Alternatifse alternatif. Ahmedinejad'a rakibiz."

Düşünülecektir.

Woolgathering yazınca bulurum.

Ve olmazsa olmazlardan kendime not: dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur ceren dur amına koduğum dur.

Pazar

Aşık oluyorum sandım meğerse annem mısır patlatmış. Dişimin arasına kaçtı, tatlı tatlı aciyi.

Bir yere kadar nostalji hoş görülebilir de, o eskiye özlem kadar gereksiz bir duygu yok. bi profeşınıl in yor layf.

Cuma

Yeğaani

İkisi kurtarır gibi.

Pazartesi

Sesini siktimin Koyu Bilal'i

Bilirkişi bilir, bunun komik de bir anısı vardır. Unutmuşum gitmiş. Vayanasını! Ama hâlâ bir şey kuşuna benziyor da bulamadım.

Cumartesi

Daa hop koydum

Uyuyamayınca sinirleniyorum

Belki televizyon karşısında uyuyakalırım diye ümit edip, o kanaldan bu kanala dolaşınca,

"Hayat Sevince Güzel" filmindeki Ayşecik'in tam iki yüzlü yalancı bir şırfıntı; Michael Moore'un dolandırıcı; ilkokul 4'ten üniversite 4'e kadar Teoman'ı seksi bulan biz kızların ne yazık ki hâlâ gerizekalı; dünyada ne kadar siksok fikir varsa ve bu projeye dökülüyorsa %99.9'unun tutuyor
olduğu gerçeğine şahit olabiliriz.

Flash tv hep güzel.

Her cümerçesi

Esvermeksizin,hislerimetarumarolduğunuZiçin. Sırf kelime olarak da olsa herkesin bildiği o çerçevede duran meşhur ikili -hani birinin olmadığını iddia ettiğiniz fakat aslında kendince hep orda olmuş olan-. Lağn!

Niz lafın gelişi. Gidişata puan verelim. Lütfen.
Tek kişi uzatır mısınız?

Cuma

Hohoy ben buna gülerim

Burdan muhataplarına reveransımı yapar, selam ederim. Bir hayli de gülerim.

Çarşamba

Gelselerdi

Fikrim geldi. Almışlar. Möff!

Pazar

Misal .....

Şimdi Reklamlar:

Nını nının nın nın aşkı hisseeet nını nının Joy Tüüürk.

Joy Türk beni de Venedik'e götürse.


Cumartesi

Huyalla huy

Agathon'un dediği gibi: "Ola ki, biri kalkıp olası olmayan şeylerin, çoğu kez insanların başına gelmesi olasıdır, diyebilir."


Çünkü olası olmayan şeyler meydana gelir, bu yüzden de olası olmayan şeylerin olması olasıdır. Eğer bu doğruysa, 'olası olmayan şeyin olası olduğu' ileri sürülebilir. Ama bu saltık olarak doğru değildir.

Ama bir güç var

"Duruyorum."

Çok şeye cevabım bu benim. Hani tepki de bir cevapsa.. Geri kalan ise: "Dur Ceren! Dur Ceren! Dur Ceren!"
Olduramadım tam.

" 'Anlatıcı etkisi mühim.' 'Durmak önemli.' 'Riske gireceksin aga!' 'Elli elli.' 'Olmadı mı da olmaz.' 'Dene.' 'Paranoyaksın unutma; basirete bağlanma.' "
Durmak mühim.

Oda sıcaklığı yetmediğinde(!) derin dondurucu şart

Şimdi bir tane "hayvan" var. Var o! Orda bi kere anlaşalım. Onu ben var ya, çok seviyorum. Çok hoşuma gidiyorsun diye yanağından makas alırım. Öyyyle de siz düşünün yani!

Sonra o evrim falan geçiriyor herhalde. Bir şeyler oluyor yani anlamadım ki. Bildiğin insan! Bir de satır arasında belirtmeliyim ki, o maymundan gelme olaylarını tamamen inkar ediyorum. Maymun lan! Tiken tiken oluyorum duyunca bile. Maymundan olacağına, ne bileyim, taş toprak çamur farketmez hiç, boka bile razıyım. Performans sanatı falan hani bir yerde. Maymun ama.. Reddedildi!
Neyse ne diyordum, hiçbir şey.
Yani öyle işte.

Not: Ama yine de şöminesinin üstündeki çerçevede maymun fotoğrafı olan ev, güzel bir evdir.

Pazar

Yeşil 2

Boşa koysam dolmazdı, doluya koysam almazdı. E anlamıştık değil mi? Boyumun ölçüsü tam tamına 1.90'dı. Mezura burnumun tam ucundaydı. O zamanlar her şeye karşı çıkardım. Ketumun biri olur, ağzımı bir tek "HAYIR!"a açardım. Düzülecek, derdim. "Üzülecek de." Ama belki de düzelir miydim? Düzeldim.

Ak'la Kara'yı seçtik. Sıkıntıya kürek çektik. Sonra aklıma estiler; üşüdüm. Düşünemedim. Düşünemez insan o durumda. Akıllara sarar. Sardı.
Ak'a al dedim, yaptığını beğendin mi? "Ben gidiyorum." O hiçbir şey demezken.. Kara göründü! Git der gibi baktı yüzüme. Kurtuldum. Artık özgürdüm!

Basirete bağlandım seneler sonra. Bir dediğim on oldu, on beş oldu. Ağırlığınca alttan aldım. Allah gönlüne göre yerdi, ses etmedim. Dedi: "Yüzün yüzüme baka baka kızarır. Ağzından çıkanı artık kulağım duymaz." Kaybettim. Gerçi çok aybettim. Ne yapayım işte, şimdi sayıklayıp duruyorum birincinin aşını.