Cumartesi

"Feet" deyince hatırladım

Ben çok şaşırıyorum bir uçak kazasından nasıl sağ kurtulunur? "Sağ kurtulmak" ne demek ki? Kurtulduysan sağsındır zaten. Ha ama "cesedini kurtardı" da oluyor. Oluyor mu? Of bilmiyorum, ölmemekten bahsediyorum işte. Bilmemkaç bin feetten düşüyosun ulan! Of çok acayip. Yani iyi ki ölmüyorlar da, yine de çok acayip. Bi de rüyamda bi uçak düşüyodu ama çok gerçekti yahu. Böyle yap yanımda. Of biraz önce Gülşen Bubikoğlu, Kadir İnanır'ın bacağını kesti baltayla zaten. Ben gidiyorum.

Flash'da yaban var.

Jessie amca olmuş mu sana doktor Tony Gates amca? (soru işareti mi konulur bilemedim.) Hohohohovvv diyorum.

Aslansın Mahsun


Bir haftadır Güneşi Gördüm'ün afişlerini görüyorum da gülüyorum.

Cuma

Şimdi reklamlar

Hani msn'i açınca bi pencere açılıyo içinde türlü türlü testler olan.. Bugünkü de "Hangi Cem Yılmaz'sınız?"dı. Hay allah reklamcı olan çıktım. Ahuha yok mu kurtuluşum?

Çarşamba

Dekoder lazım bebeyim bize

Merhaba, ben Ceren. Mutlu'su da var. Segah da var sanki ama çok çirkin o. Benim dayım ispanyolmuş zaten. Adı Diego. Ona "hey sen!" diye hitap etmeyi çok severim. "San Diegodayım." Geçen gün pantolon aldım, kırmızı. Çok mutlu oldum ben. Dedim ki ona "ihtiyacım olan her şey senmişsin ama nolur bollaşma." Sahi söylemiş miydim Uğur Dündar bugün bol pantolon giymiş. Hani şu Nestle'nin reklamı var. "En sonunda yiycem seni. Çıldırtıyorsun beni." diyor. İşte bence çok seksi. Bi de bi orospuçocuğu mailimi aldı vermiyor. Güzel fikirlerim var hakkında. Ha yani oldu ki mail gönderdiysem -olur ya bana geliyor ara sıra iki saniyeliğine çok seviniyorum kendimden gelen maile- iki defa bakın ben miyim değil miyim diye. Yahoo'dur kendileri. Antenleri düzeltiyoruz. Başlamak ya da başlamamak.. Keşke bütün mesele bu olsa. Bir merak bir merak kiminde. Ajda Pekkan söylüyorum "sana ne kime ne" Sıkıldım ben Fikri'yi öldürmeye gidiyorum. Zaten space tuşum takılıyo imalı imalı. O zaman dekoderimle Hamiyet'e giderim.

Pazartesi

yehu

Mailime ihtiyacım var. Hıhı evet, gerçekten var.

Attıra attıra yürüyoruz

Bu haftaki konumuz topuklu ayakkabılar. İki üç arkadaşım topuklu ayakkabı almaya -giymeye- karar verdi. Böyle top topuklu ama. Bi de onlarla yürümesi sorun hani. En güzel örneği amerikada. Herkes topuklu, herkes yürüme özürlü. Madem yürüyemiyosun niye giyiyosun? Ama onlar napsınlar? Onların benim gibi babaları yok ki topukluyla yürümeyi öğretecek. Ahaha şimdi benim halamın nikahı vardı tee bilmemkaç sene önce. Ve benim de bir çift topuklu ayakkabım -çizmem-. Böyle giydik giyiştirdik, taktık takıştırdık, bi kaç saat var evden çıkmamıza. Babam dedi ki: "Sen yürüyebilecek misin onlarla? Düşme salak gibi." Sonra hiç üşenmeden oturduğu yerden kalktı, hafifçe ayak uçlarında yükseldi ve "Böyle attıra attıra yürüyceksin. Böyle attıra attıra.." diyip her adım atışında önce parmak uçlarına basarak yürümeye başladı. Sonra sıra bana geldi ve ben "attıra attıra" yürümeye başladım. Yani evet, bana topukluyla yürümeyi öğreten annem, en yakın kız arkadaşım, teyzem, halam, yengem vs. değil babamdır! Hem de benim babam!
Evet, öğrendim. Hayır, düşmedim.
Ayrıca dilşadın evinde olan olaydan sonra bir sonuca vardık ki, erkekler bu işi bizden daha iyi kotarıyorlar. Ama napıyoruz? Çaktırmıyoruz.

Pazar

Beyaz rakun geliyor

Hah gugılda bizim rakunun fotoğrafını buldum çok alakasız bişey ararken. Özlemişim keretayı. Beyaz rakun geliyor kaç der, ersine göz kırparım.

Cumartesi

Vay canınanasına

Hani Arnold vardı. Böyle odasının tavanı cam. Nikolodyında. Aynından bi tane istiyorum ben. Bi de ben şunları gördükçe deliriyorum. Allahım ben de istiyorum! Sanırım artık cem yılmazı seviyorum. Tim börtını sevmiyorum ama artık. Ya da bilmiyorum seviyo da olabilirim. Tamam karar verdim, sevmiyorum. Of bilmiyorum. Matraktaki burunlu çocuğu sevmiyorum. Bakmasın eklemesin fısır fısır bişeyler demesin istiyorum. Adını her zaman olduğu gibi yine hatırlamadığım garip isimli çocukla mehtap sevdicek olsunlar istiyorum. Şu telefon numarasını bulayım istiyorum. Doktor ne veremi canım ses teline bişey olmuş bık bık desin istiyorum. Ya da önce verem desin, ben de uğur dündar tadında espiriler -ya da espriler de olabilir- yapayım istiyorum. O pantolonu istiyorum. Ah hem de çok istiyorum. Açık yeşil 7/24'ü tekrar üretsinler istiyorum. Zaten kaldırdıkları için çok sinirliyim ve onlara ağızlar dolusu küfürler hazırladım. Hiro Nakamura güçlerini bana versin istiyorum. Az bi zamanlığına da olsa. Heroes'u merak ediyorum ama uzun bi süre daha izlemek istemiyorum. Azıcık huzur istiyorum. Sürekli maillerimi kontrol etmeyeyim istiyorum. Yapraam bir ay önce de azıcık heyecan istiyodun diyorum.
Hah evet konuya geliyim. Haha.. Şimdi hangimiz "Ulan bilsem başka bişey isterdim." cümlesini kullanmamışızdır ki? Kullanmayanlar olabilir tabi. Sadece sormak için sordum. Neyse, ben çok söylüyorum işte. Sanırım şöyle bişey var: bişey istiyoruz ve o istediğimiz şeyi gerçekleştirecek olan "şey" o gün ya da o zaman diliminde meşgul olmamış oluyo ve bizi duyuyo. Seni mi kırıcam diyip istediğimizi yapıyo. Biz de napıyoruz? "Başka bişey isteseymişim keşke." Ben olsam bu söz üzerine şimşekler, yıldırımlar falan gönderirdim kafalarına da allah (tanrı? oh yes yes yes bebeyim) olabilecek kriterlere sahip değilim neyse ki. Diyeceğim o ki beni duyduğu zamanları hesaplamalı ve bi sonraki benimle ilgileneceği zamanı bulmalıyım. O kadar insan var. Bi zaman aralığı olmalı bu işin. Ve işte o zamannnn... Doğru şeyi isteyeceğim ve iyi bir insan olup "bilsem başka şey isterdim" demek yerine sadece teşekkür edeceğim.

Perşembe

Mimesis

Pazartesi

I'm an Egg, But That's OK

Küçükken anneme şaka yapmıştım. Yumurtayı böyle küçücük delip, içini akıtıp geri koymuştum. Heh işte ben o yumurtayım. Dokunsan anlarsın. Bi de çok yaklaşırsan, ki o zaman da ben ağlarım. Ama gerrrçekten That's OK.

Anlaşıldı tamam.

Gülümsetirdaş.

Pazar

Ceren's World


İşte bu çok şizofrenik. Sofiye de aynısı olmuştu. Ne? Düşünmem mi gerekiyo yani? Hay allah mal mısın mına koduğum demek istiyorum. Bak bu da bugün güldüğüm üçüncü şey olsun.

And the boscar goes to

Tüm bloggerların merakla beklediği birinci Boscar ödülleri, bugün saat 17:01'de verildi. Periştağnımların düzenlediği törene mor pantolonu ve gri, noktalı noktalı tişort mu denir ne denir bilemediğim şeyiyle katılan postacı da ödül alan yarışmacılar arasındaydı. Bu nacizane ödülü aldığı için çok sevindiğini belirten postacı, "Bugün izlediğim filmden sonra gülümsediğim ilk şeydi. Perüşteciğime çok teşekkür ederim. Layık olmaya çalışıciğim. Tenk yu." dedi.

Cumartesi

3

Perşembe

Pardon, gerizekalı mısın?

"...sararmış düğmelerinden iltihap akan radyolarda Jay Jay Johanson sesiyle beslenir, yırtık Converse'lerinde kurtlu kiraz yetiştirir, obsesiftir, kustuğu bar tuvaletlerini bekaretiyle vaftiz eder, rüyasında boğarak öldürür kendisine benzemeye çalışan annesini, iğdiş edilmiş çekirgeler besler dev kibrit kutularında."

t.t.

Mute

Çetin hocanın hoparlörünün bozulması, servisi araması ve yüzünde kocaman bi sırıtış, elinde iki adet sarı lacivert hoparlörle gelen teknik servisçi amca... Mute mode

Pazar

Yağğğğğ


Oha dünyanın en rahat yastığı! Bundan istiyorum ben nerde vardır ki?

Gemi nasıl yüzer?

Sabah sabah kek yaptım, kurabiye yaptım bi de mim yapayım. Memete de burdan selamlarımı gönderiyorum hani... Neyse ilk soru şuymuş:
"Kırk yıl düşünsem aklıma gelmeyecek üç icat?"
Şimdi bu soruyu cevaplayabilmem için de bi kırk yıla ihtiyacım var sanırım. Henüz televizyonu, radyoyu, telefonu anlayamamış biri olarak saçma bi şekilde sanki ihtiyacım olduğunda her şey aklıma gelebilirmiş gibi. Ama aklıma gelirmiş derken, "keşke bi alet olsa da şöyle şöyle olsa." dermişim gibi. Yoksa mantığını falan hayatta çözemem. Ama buldum, gemi diye bişey olmasa hayatta da aklıma gelmezdi. Denizden gitsek keşke derdim. Doldururdum suyu küvete. Leğeni de koyardım. Bakardım, içine bir şeyler koydukça batıyo dibe. Gemi memi yapmak aklıma da gelmezdi. Hakkaten çok acayip nasıl oluyo ki? Diğeri, bunu okulda konuşuyoduk. Şu inşaat bilmemneleri var ya. Adını bilmiyorum. Böyle upuzuuuuun bişey var. Onun ucunda başka bi demirden bişey var. Ara sıra dönüyo falan. Nasıl oluyo ki o? Devrilmesi gerekiyo bi kere. Ha yiğit bunu çözüp, tersten bina inşaa edilebileceğini iddia ediyodu. Ahaha üçüncüsü de bu olsun ozaman. Kırk yıl düşünsem tersten bina inşaa etmek aklıma gelmez.
- Ailecek yiyoruz, seviyoruz, beğeniyoruz bıdı bıdı dediğim üç peynir çeşidi?
Öncelikle bu soruyu sorana "neden?" diyorum. Ne alaka ki? Kime ne, ne peyniri sevdiğimizden? Pazar araştırması falan mı yapıcak ki? Neyse.. Beyaz peynir, eski kaşar, bide şu sarı peynirler var ya ondan.
- Lunaparkta sadece üç makinaya binme şansım olsa neye binerim?
Yüksekte olmayan, hızlı olmayan, beni ordan oraya savurmayacak, beş bin elli saat tepe taklak beklemeyeceğim her şeye binebilirim. Öyle lunapark da kalmadı. O yüzden şimdi bi lunaparka gitsem binebileceğim üç şey yok. Tırtıl trenler falan var onlara binerim heralde. Korku tüneli de olur ama o bineceğim tren abuk subuk hareketlerle ordan oraya hız yapmıyosa. Çuf çuf gidelim işte yavaş yavaş. Kaldırmıyo yaşlı ruhum öyle şeyleri çocukluğumdan beri. Ölürüm falan mazallah.

Sonradan sonradan: Kağıt ulan! Hayatta aklıma gelmez kağıt yapmak. Nerden bilicem ki ağaçtan yapılacağını. Selülözdü oydu buydu. Duvara tahtaya falan yazardım.
Daha da sonradan: Paratoner.

Perşembe

Keten

Ay ben tam bi gerizekalıyım. Öyle öyle. Şimdi Yiğit'e keten lazımdı beş tane. Ben de kardeşime dedim ki: bize keten lazım. Bulana kadar oyna. Ahaha oyundan bahsediyorum. Neyse yani olayın özeti Yiğit'e 5 adet keten lazım ve bende 10 adet bulunmakta. Daha önce vericektim de salaklığıma geldi YİNE veremedim. E sırf yardım ediyim diye de gittim karakter aldım bi tane daha. Olayın devamı şöyle:
Bankada buluştuk. O beni tanımadı. E haliyle ben alınsızkafa isminde bi erkektim. Gittim yanına alışveriş kutusunu açtım. 10 adet keteni kutunun içine sürükledim. Bişey çıktı, bi yazı. Okumadan onayladım. Veeee... "Kaufman: e hadisene."
Sildim! SİLDİM! Bütün gün "hehe sana keten buldum" diye dolaştım ama aptal gibi dışarı sürüklemişim. Bi de sordu yani emin misiniz diye. Ona da "he" dedim. Neyse olayın sonu daha acı verici. Şimdi normalde yiğit napar? Naapmaz ki diyorum. Ama naptı? Buyrun:

Çarşamba

Dedi ki:

"Küçükken sana gıcık oluyodum ama çok seviyodum. Artık gıcık olmuyorum ve hala çok seviyorum."

Salı

Görsel deneyimleme

Biliyodum kalacağımı da, ne güzel boştu, not vermemişti daha. FF'i görünce bozuldum bi, hakkaten görsel deneyimleme oldu.

İspikçi Mehmet

Mehmet'e, Fatih Ürek'ten ne kadar hoşlandığımı söyledim. Gerçekten de o an çok seviyodum. Ne var yani olamaz mı? Hemen gitmiş yayınlamış blogunda. Bi altta şarkısı var. Bi dinleyin kesin siz de seviceksiniz. Kesin kesin! =) Ben de hemen anlatırım:
Memetle eve dönüyoruz. İçmişiz de. Acıktık, ıslak hamburger yiyelim dedik. Kızılkayalar'ın önünde de kocumaaan bi köpek duruyo. Böyle milletin gözünün içine bakıyo, aç. İnsanlar yemediklerini veriyolar falan. Sonra Memet iki ısırık alıp hamburgerinden köpeğe verdi. Ama köpek memetin ağzının deydiği hamburgeri YEMEDİ! Kokladı, ıyyy der gibi gitti başkasının hamburgerine bakmaya başladı. Ben çağırdım, benimkini yedi.
Evet çok komik tamam mı! Oh aman ne kadar güldüm. Yemediiii yemediii!! Hepimiz gülüyoruz şu anda! İspiyoncu Mehmet!

Oldu bebeğim

Hain memet! Ama bi dinleyin. Güzel değil mi gerçekten de? ahaha =)

Pazar

Tüuu kıs kıs kıs

Ben bu sabah kıskanmak kelimesine yabancılaştım.